29 Aralık 2008 Pazartesi

El Pato geri mi dönüyor?


Arjantin Apertura şampiyonu Boca kaleci arayışında.

Tigre ile oynanan şampiyonluk maçında genç kaleci Javier Garcia'nın yaptığı hata ile kaleyi devamlı koruyabilecek kaliteli bir kaleci ihtiyacı daha da belirginleşti.

Listedeki isimler klüp tarafından açıklanmasa da en büyük aday şu an Getafe'de oynayan takımın eski kalecisi Abbondanzieri.

Abbondanizeri dışında yine takımın eski kalecilerinden Cordoba,Fabian Carini ve Villar isimleri de bu transfer için adı geçen kaleciler.

27 Aralık 2008 Cumartesi

İstikrar


Souleymanou Hamidou.Afrika kıtasından kaleci transferinin ülkemizde revaçta olduğu bir dönemde gelmişti Çaykur Rizespor'a.İlk yıllarında kaleyi Murat Yiğiter ile paylaşmak zorunda kalmıştı.Zdravkov'un gelişi ile de Denizlispor'a geçmişti.Geçtiğimiz sezon sonunda 5 yılını geçirdiği Denizli'den ayrılıp Kayseri'ye transfer oldu.
Denizlispor'dan ayılışına Afrikalı futbolcuları klüpleri ile biribirne düşüren Afrika Kupasına sebep oldu belkide.Afrika Kupasına gittiği dönemde takımını kiralık verilmiş 2.sınıf kaleci Süleyman'a muhtaç etmişti.Ayrıca Servet'e son dakikada hediye ettiği goldetuzu biberi olmuştu.Sezon bitmeden Kayserispor ile anlaşması yüzünden kadro dışı bile bırakıldı.Fakat formu ile en çok tartışıldığı dönemlerde dahi 1 numara için hep vazgeçilmezdi.Denizlispor futbolcusu olduğu dönemde 136 kez ilk 11'de başladı.

Ligimizde bu denli fazla forma giymiş olmanın verdiği avantajı bu sezon sonuna kadar kullanıyor Kamerunlu kaleci.Kayserispor 2008-09 sezonunun ilk yarısında oynadığı 16 maçta kalesinde sadece 7 gol gördü ve ilk yarı itibariyle Avrupa'da en önemli 10 ligde en az gol yiyen 3 takımdan birisi oldu. Bu 16 maçın 16'sında da Souleymanou 90 dakika forma giydi.

Türkçe biliyor olması,futbolcuları,sahaları,rakipleri vs. tanıyor olması gibi kendi artılarının yanı sıra Tolunay Kafkas'ın gelişi ile daha karakterli bi yapıya bürünen Kayserispor savunmasının formu ve önünde oynayan Toledo gibi Saidou gibi tecrübeli savunmacıların oynaması da bu başarısında etkili oldu.

Souleymanou 35 yaşında.Yaklaşık 9 yıldır Türkiye'de ve klübü ile 2010'a kadar sözleşmesi var.Muhtemelen futbolu burada bırakır.Türkiye'de henüz kupa yada şampiyonluk görmedi.Şampiyonluk belki uzak ama bir Türkiye Kupası ile kariyerini taçlandırabilir.

25 Aralık 2008 Perşembe

Milan'da kaleci arayışı


Milan'da sezon başında Dida ve Kalac sakatlanınca kaleye "hediyelik kaleci" Abbiati geçmişti.Fakat onun da üst düzey maçlarda zorlanması ve hatalı goller yemesi ayrıca takımda 30 yaş altı genç bir kalecinin bulunmaması Milan'ı kaleci arayışına sürükledi.
Geçen sezon da benzer bir kaleci sıkıntısı yaşanmış,kaleye son resmi maçını 2003'te oynamış olan 39 yaşındaki Fiori'nin geçmesi tehlikesi doğmuştu.Buna rağmen sezon başında kaleci transferi yerine A.Madrid'te kirada olan Abbiati'yi takıma geri çağıran Milan'da kaleci transferi artık kaçınılmaz hale geldi.

Flamengo'nun 23 yaşındaki kalecisi Bruno Fernandes Milan ile anlaşmak üzere.Muhtemelen Ocak ayı içerisinde transferi tamamlanacak.Böylece Bruno Serie A'da Julio Cesar,Rubinho ve Doni'den sonra forma giyen 4.Brezilyalı kaleci olacak.

Bruno'nun bir özelliği de frikik kullanabiliyor olması.Coronel maçında takımı adına frikikten bir gol kaydetmiş.Gerçi Milan Beckham gibi "büyük" bir yeteneği 2 buçuk aylığına bir kaç maç içinde ara sıra frikik kullanması için transfer etmişken Bruno'ya lüzum kalmaz.

Zigic yeniden Racing'de


Tükenmekte olan pivot santrafor neslinin son üyelerinden Zigic.Kızılyıldız'da geçirdiği 3 başarılı sezonun ardından büyük bir takıma transferine kesin gözü ile bakılan dev santrafor,çok da büyük olmayan bir miktarla orta halli bir İspanyol takımı Racing'e transfer olmuştu.Orda da başarılı olup asıl büyük transferini Valenica'ya giderek gerçekleştirmişti.Fakat bir türlü süreklilik sağlayamadı.Villa-Morientes ikilisinin gölgesinde kaldı.

Adı Türk takımları ile de sürekli anılan Zigic devre arası transfer döneminin ilk günlerinde Racing'e kiralık olarak geri döndü.Bu transferin kiralık olarak gerçekleşmesinin nedeniyse İspanya Futbol Federasyonu'nun uygulamakta olduğu transfer kuralı. Kurala göre; La Liga'da bir kulüpte forma giyen bir oyuncu kulübünden beş ve üzeri sayıda maça çıktıysa, sezon ortası başka bir La Liga kulübüne transfer olamıyor.Muhtemelen sezon sonu Zigic ya Racing'de kalacak yada başka bir klübe satılacak.

Unai Emery'nin Hildebrand'tan sonra takımdan yolladığı 2.önemli futbolcu da Zigic oldu.Bakalım Valencia bu 2 futbolcunun yerine transfer yapacak mı.

24 Aralık 2008 Çarşamba

Gitti Peric geldi Isailovic


İsimlere bakınca 2 vatandaş kaleci gidip gelmiş gibi ama Peric Şilili bi kaleci arkadaşımızdı.Kokainman olduğu söylentileri,enteresan tavırları,örümcek adam şekilleri vs. ile ilgi çeken bi kaleciydi.Pek başarılı olduğu söylenemez.Zira geçen sezon devre arası geldiği gibi 5 maçta 10 gol yemişti.Kupa finalinde de 11 penaltı golü yiyerek zihinlerimize kazımıştı ismini.

Sezon başı gönderilmesi muhtemel isimlerdendi fakat Cavcav onu göndermedi.Belki de güzel bir fiyata satma düşüncesi vardı Peric'i ama ligin ilk yarısı bitmeden idmanda sakatlandı.Tendonu koptu ve ameliyat olması gerektiği söylendi.Cavcav kendisine yakışır bir şekilde Peric'in sözleşmesini derhal feshetti.Başarısız olmuş olsa bile bir futbocu sepetlenir gibi yollanmamalıydı takımdan.



Peric'in yokluğunda kaleye geçen Recep Öztürk'de başarısız olunca devre arası transfer döneminde kaleci almak şart olmuştu.Sırbistan liginde alt sıralarda yer alan FK Cukaricki takımın kalecisi Isailovic ile 2,5 yıllık sözleşme imzaladı Gençlerbirliği.28 yaşında,düşük kaliteli bir ligde kümede kalma mücadelesi veren bir takımın kalecisi için yapılabilecek en iyi transfer olmuş.Ama Gençlerbirliği için nasıl bir transfer olacak onu da ikinci yarı başlayınca göreceğiz.

Kameni


Volkan'ın Kiev maçında yediği gol bardağı taşıran son damla olmuş sanırım Fenerbahçe yerli kaleci geleneğini bozup uzun vadede kaleyi koruyabilecek bi kaleci arayışına girişmiş.Tabi ki devre arası transfer dönemi için değil,gelecek sezon için.

Espanyol ile sözleşmesi sezon sonu bitecek olan Idriss Kameni 1 numara için düşünülen ilk adaymış.Çok genç yaşta La Liga gibi üst düzey bi ligde başarılı olmuş bi kalecinin ülkemize gelip oynaması sevindirici olur tabi.Ama Volkan ne olacak? 3 sezon boyunca kalede ilk tercih olan Volkan yedek Fenerbahçe'de yedek kalmayı kabul edecek mi? Daha da önemlisi milli takım kalesi ne olacak.Ben mi geçicem kaleye,nedir?

23 Aralık 2008 Salı

Mecburi İstikamet - Koller

Bayern Münih maçı.Lehmann kırmızı kartla oyun dışında.Sammer'in değişiklik hakkı bitmiş.Kaleye kim geçer?



Tabi ki o geçti.

Lehmann'ın 2 gol yediği maçta o gol yemedi.


Ve görev başarıyla tamamlandı.

17 Aralık 2008 Çarşamba

Nostalji Olayı (2) - Gintaras Stauce

Hayrettin'in adının "kova kaleci" sıfatı olmadan anılmadığı dönemdi,hatırlıyorum.Hayrettin formsuz,Nezihi klübe kölesi Ahmet yeteneksizin önde gideniydi.İyi hatırlıyorum.

Saftig mi istedi yoksa Galatasaray'ın o zamanların yeni yetme şube sorumlusu Adnan Sezgin mi buldu getirdi bilemiyorum.İsmini Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'nde eşleştiği Moskova maçlarından hatırlıyorduk hayal meyal.Şampiyonlar Ligi'nde ilk golü atan Cihat'tan golü yiyen kaleciydi o.Litvanyalı Stauce.

Hayrettin'den,Engin'den,Zafer'den ve bilumum Türk kalecilerden alıştığımız kısa-kalın kaleci modelinin aksine uzun-ince bi modeli vardı Stauce'nin.Kışın kati suretle şort giymezdi,eldivenleri uhlsport olurdu hep.Ayrıca bir kaleci için fazla sarışındı.Bunlar saçma detaylar tabi,Galatasaray'da bulunduğu 1 yıl süresince 27 maçta forma giydi Stauce.Şampiyonlar Liginde Barcelona maçında yaptığı kurtarışlar ve Türkiye Kupasında Fenerbahçe maçında çıkardığı penaltılar ile hatırlanır hep.Fenerbahçe maçından sonra Galatasaraylılar arasında "Tamamdır bu adam seneye de oynar kalede" şeklinde bir kanıya varılmıştı.Gelgelelim Souness istememişti Stauce'yi.(Gerçi yerine transfer edilen Friedel'in da kaderi Stauce'den farklı olmamıştı)

Galatasaray'dan ayrılan Stauce önce Karşıyaka'ya sonra Sarıyer'e gitti.Bu klüplerde de aynı çizgide seyreden performansı ile takdir topladı.Özellikle Karşıyakalılar Stauce'den gayet memnundu.

Türkiye'de ayrılma vakti geldiğinde Stauce 28 yaşında tecrübeli bir kaleci olmuştu.Kendisine sabır gösterilse belki de Galatasaray forması ile yaşayacaklarını Almanya'da Duisburg ile yaşadı.4 sezon oynadığı Duisburg'da Almanya'da Yılın Kalecisi ünvanını elde etti.Kariyerinin zirve yaptığı Duisburg'dan ayrıldıktan sonra Yunanistan'a geçip artık emekliliğini beklemeye başlamıştı.Son olarak 2005 yılında ülkesinde Jürmala'da oynayarak futbolu bıraktı.Futbola başladığı yere yani Spartak Moskova'ya kaleci antrenörü olarak dönmesi uzun sürmedi.Halen bu takımda kaleci antrenörü olarak görev yapmakta.

Aslında Galatasaray yabancı kaleci transferlerinde hep hedefi bulmuştur.Simovic,Taffarel,Mondragon Galatasaray forması ile başarılar kazanmış yabancı kaleciler olarak ilk akla gelenler.Ama oynadığı dönemdeki formuna bakılır ise Stauce'de bu isimlerin arasına konmalıdır bence.Kendisine şans tanınsa idi belki de Hayrettin,Osman ve Volkan Kilimci gibi fiyaskoları hiç izlemeyecekti Galatasaraylılar.Yazık oldu Stauce'ye.

Eve dön Timo!



Aslında biz bu filmi Rüştü ile Barça'da seyretmiştik.Rüştü de Hildebrand gibi kariyerinin zirvesinde idi.Dünya Kupasındaki başarısının ardından Fenerbahçe'den ayrılıp Laporta'nın transfer şovuna malzeme olmuştu.Yediği hatalı gollerden sonra Rijkaard ona "Seni oynatmayı düşünmüyorum" diyip kaleye genç Valdes'i geçirivermişti.Hatta Valdes sakatlandığında bile Rüştü'ye forma şansı vermemiş kaleye 3.kaleci Jorquera'yı geçirmişti.

Hildebrand'da buna benzer bir talihsizlik yaşadı.Stuttgart ile Bundesliga şampiyonu olduktan sonra biten sözleşmesini uzatmayıp Valencia'ya geçti.Halbuki futbolu bırakmakta olan Kahn'ın yerine transfer edilebilecek en iyi kaleci o sıralar Hildebrand'dı.Fakat o lig değiştirmeyi seçti ve İspanya'ya gitti.Canizares ve Mora ile kaleyi paylaşmak zorunda kaldı,zira Koeaman bir türlü istikrar sağlayamamış ve faturayı önce Canizares'e sonra Hildebrand'a kesmişti.

Koeman'ın kovulması ile yeni sezonda daha sık forma giyecek ve Lehmann ve Kahn'dan sonra Alman Milli Takımının 1 numarası olacak diye beklerken Unai Emery Internacional'den Renan adında 85 doğumlu bir kaleciyi kaleye geçirdi.2007-08 sezonundan sonra 2008-09 sezonu da Hildebrand için Valencia'da pek iyi geçmeyecek gibi görünüyordu.Zira tüm La Liga maçlarında kaleyi Renan korumuştu.

Tam da Almanya'da "milli takım kalesine kim geçsin? Adler mi Enke mi? Neuer mi?" şeklinde belirsizlik varken bu üçünden de daha yetenekli ve daha tecrübeli olan Hildebrand Bundesliga'ya geri döndü.Hoffenheim ile ligin ikinci yarısı için anlaştı.Bundesliga'ya Türk asıllı kalecisi Ramazan Özcan ile çıkan Hoffenheim'da antrenör Rangnick Freiburg'a 3-1 yenildikleri maçtan sonra Ramazan'ı eleştirmiş ve kaleyi ondan alıp kaleyi Daniel Haas'a geri vermişti.

Ne Haas ne de Ramazan Bundesliga'da şampiyonluğa gidecek bir takımın kalecisi kalitesinde değiller.Hoffenheim Hildebrand'ı alarak güz şampiyonluğunu sezon şampiyonluğuna taşımak adına iyi bir hamle yaptı.

Löw'de bu transferden mutludur,eminim.Zira Kahn ve Lehmann gibi 2 uluslararası tecrübeli kaleciden sonra Bundesliga dışında pek oynamamış Neuer ve Adler gibi 2 tecrübesiz genç kaleciye kalmıştı Almanya kalesi.Hildebrand Dünya Kupası elemelerinde 1 numara olmak için çok fazla beklemeyecek sanırım.

16 Aralık 2008 Salı

12 - Volkan Ünlü

Almanya'da yetişip parlayan,ünlenen,Bundesliga'da kalsa belkide takımın değişilmezi olacak durumda iken Türkiye'ye transfer olan ve mütemadiyen düşüşe geçen futbolcularımızdan biri Volkan Ünlü.

Futbol eğitimine henüz 5 yaşında başlayan ve Schalke'de Lehmann'ın arkasında pişen Volkan 2002-03 sezonunda Schalke'de ilk 18'e girmeye başlamıştı.Ümit Milli takım kalesine de geçen Volkan 2004-05 sezonunda Frank Rost'un yokluğunda 4 maçta kaleye geçmeyi başarmıştı.Gelecek vaad eden 22 yaşında bir kaleci olarak 1-2 sezonu klübü Schalke'de geçirip 1.kaleci olabilecekken,o dönemin "futbolcu öğütücüsü" klübü Beşiktaş ile anlaştı.Fakat o sıralar önünde Cordoba gibi önemli ve takımın değişilmezi,ve Murat Şahin gibi ligin tecrübelisi 2 kaleci vardı.3.kaleci olması çok bariz iken Beşiktaş'la anlaşma imzaladı ve kariyerinin belki de seyrini değiştirdi.

1 sezon boyunca 1 maçta dahi forma giyemedi Volkan.

2006-07 sezonu başlarken Cordoba'nın yerine Runje'nin gelmesi ile Volkan'nın 11 hayalleri yine suya düşmüş ve sürekli yedek kalışı ile alakalı yaptığı açıklamalar sonucunda yöntetim sözleşmesini feshetmişti.Milli takım kalesine aday yetenekli bir kaleci iken 1 sezon boyunca resmi maç oynamamış ve sezon başında klüpsüz kalmış bir kaleci durumuna düşmüştü.

Ligin başlamasından kısa bir süre sonra Çaykur Rizespor ile anlaştı.Fakat burada da kaderi Beşiktaş'takinden farklı olmadı.2006-07 sezonunda sadece Denizlispor maçında forma giyebildi.

Geçtiğimiz sezonun başında Sivasspor Petkovic'in sakatlanması ile kaleci transferi yapmak zorunda kaldı.Ayrıca Intertoto kupasında da mücadele edecek ekipte Akın'dan başka ligi ve UEFA maçlarını kaldıracak düzeyde bir kaleci gerekti.Bülent Uygun Volkan'a güvendi ve onu transfer etti.

Intertoto maçları ile yeniden kaleye geçebilmişti.Aslında sezon başlarken kiralanacaklar listesinin başında geliyordu Volkan.Ama Akın'ın da sakatlanması ile kale ona kalmıştı.Braga maçına kadar sorunsuz bir şekilde oynadı.Fakat Braga maçında Mousies'in yaklaşık 60 metreden attığı şut ile yediği o talihsiz gol kariyerini dibe vurdurmuştu.Önünde seken top zamanlama hatası ile birleşince ortaya inanılmaz bir görüntü çıkmıştı.Sivas'ın tur şansı,golü atan futbolcunun kurnazlığı vs. değil Volkan'ın maç devam ederken hüngür hüngür ağlayışı konuşulmuştu.Sivasspor taraftarının da Volkan'a tepki göstermek yerine onu desteklemesi takdire şayandı.Onu da belirtelim.

Braga maçından bu yana forma yüzü göremedi.Hiç bir resmi maç kadrosuna alınmadı.Kuvvetle muhtemeldir ki devre arası transfer döneminde Bundesliga 2 yahut Bank Asya 1.Lig takımlarından birine transfer olacaktır.Kariyerine burada değil de Almanya'da devam etmiş olsa idi çok farklı yerlerde olabilirdi.Ama yaşı genç,26 yaşında henüz.Kalecilik yetenekleri tartışılabilir.Zira 3 resmi maçını üst üste seyretmek mümkün olmadı.Fakat gördüğüm kadarı ile klübeye mahkum edilecek bir kaleci değil.En azından aldığı kalecilik eğitimi bile sıradan bir süper lig takımında 1 numara olmasına yeterlidir.Fiziksel olarak da klasik "atletik alman kalecisi" görüntüsünde.Sürekli oynayabileceği bi klüp bulması kariyerinin devamı açısından çok önemli.

13 Kasım 2008 Perşembe

Doni vs. Carrizo


Büyük derbi yaklaştı.16 Kasım Pazar 21.30'da Olimpico'da.Hatta NtvSpor canlı yayınlayacak maçı.Aslında kalecileri maçtan sonra değerlendiricektim ama maç öncesinde hafiften bi inceleme tadında yazalım istedim.Maçtan sonra da ayrıca yazarız durumları.

Kalecileri incelemeden önnce aklıma ilk gelen şeyi yazmalıyım.Kalecileri ile meşhur İtalya'nın başkentinin 2 takımının kalesinde,kalecileri pek de kayda değer kalitede olmayan 2 ülkenin kalecileri var.Brezilya ve Arjantin.Çok tuhaf.Özellikle AS Roma'da 3 kalecinin de Brezilyalı oluşu enteresan.Lazio'da da kalecilerin durumu farksız.3.kaleci Berni dışındaki kalecilerİtalyan vatandaşı değil.

Neyse kalecilerin milliyetini geçelim.Derbiye gelelim.

Takımının bulunduğu durum itibari ile Doni daha başarısız bir sezon geçiriyor gibi görünebilir.Ama Carrizo'da da durum pek iç açıcı değil aslında.Lazio sezona iyi başlamış olsa da Carrizo vasat başladı bence.Milan ve Bologna maçlarında takımın iyi oyununa rağmen kötü oynayıp hatalı goller yiyerek puan kaybına sebebiyet verdi.Özellikle Milan maçında kaleye gelen her şutu içeri aldı.Yorgunluk,sakatlık gibi bahaneleri de yok üstelik.Haftada tek maç oynuyor.Yine de Lazio için yeterli.Peruzzi'den sonra Muslera ve Ballotta gibi kalecilerin 1.kaleci olduğunu düşünürsek Carrizo'ya da şükretmek gerekiyor.

Derbide Carrizo'ya iş düşmeyecek muhtemelen.Zira AS Roma hem az hücumcu ile oynuyor hemde gol getirecek hücumlar geliştirmekte zorlanıyor.Ayrıca Lazio savunması da bu sezon oldukça başarılı.Carrizo biraz fazla konsantre olarak oynarsa sorunsuz bir maç çıkarır.

Doni şanssız bir sezon geçiriyor.İlk 2 sezonunda gayet başarılıydı.Aslında zaman zaman kötü maçlar çıkardı ama takımının formu bu hatalarını örttü.Bu sezon ise durum farklı.Hem AS Roma hem Doni kötü.Takımlar bu tarz dönemlerden geçerken kalecileri ön plana çıkarlar hep.Ya takımı ayakta tutuşları ile ya da yedikleri kötü gollerle.Doni ikisine de uymuyor an itibari ile.Sezonun gidişatına göre sonlara doğru Doni'nin de akibeti belli olur bence.

Derbide Doni'ye büyük iş düşüyor,malumunuz Lazio hücumcuları son 4-5 sezondur hiç bu kadar etkili olmamıştı.Pandev-Zarate ikilisine sakatlıktan dönen Rocchi'nin de iyi uyum sağlaması ile Lazio daha korkutucu şekilde hücum eder oldu.Doni eğer geçen sezon son saniyede Behrami'nin golü ile 3-2 kaybettikleri maçın son dakikalarındaki gibi konsantrasyonunu kaybederse yine mağlubiyetin sorumlularından biri olabilir.

Bu maç için daha fazla çaba sarfedecek olan kaleci Doni gibi görünüyor.Ama AS Roma beklenenin aksine daha iyi oyun kurup fazla pozisyona girerse roller değişebilir.İzleyip görücez.

9 Kasım 2008 Pazar

Derbi Kalecileri



Evet zevksiz,pozisyonsuz,kalitesiz bi derbiyi daha geride bırakmış bulunmaktayız canlarım.Tarafsız bi gözle seyretmekten ileri geliyor olmalı ki gram tat alamıyorum artık Fenerbahçe-Galatasaray derbilerinden.Neyse bu konudaki serzenişleri şikayetleri daha sonra yazarız.Kalecilere gelelim.


Volkan Demirel

Eskişehir ve Arsenal maçlarındaki formu ile takdirimizi almıştı,bi alt yazıda görebilirsiniz.Yine formdaydı.Çok erken yedi golü,konsantrasyonu dağılabilirdi ama dağılmadı.Aksine bir kaç kurtarış ile motive olup önemli kurtarışlar yaptı.

Yediği golde hatası yoktu.Belki pozisyonu erken sezip açıyı kapatabilirdi ama ofsayt mı değil mi belirsizliği içinde pozisyon alamadı.Lincoln de iyi yere vurdu.

İptal edilen frikik golünde dikkatsizdi.Endirekt serbest vuruş kullanılıyor olmasına rağmen topa müdahale etmek istedi.Topa dokunsa ve top ağlara gitse gol geçerlilik kazanacaktı.

Servet'in kafa vuruşunda gereksiz bi şekilde kendini yere attı.Ayakları üzerine düşerek de kolaylıkla alabileceği topu kendini yere atarak dışarı yolladı.Tek handikapı buydu maç içinde.Sakatlanma riskini göz ardı edip izleyen adama "Abi ne uçtu bee!" dedirtmek için yapıyor bunları,eminim.Gerçi taraftara forma atarken kolunu çıkaran bi kaleciden bahsediyoruz,normaldir bunlar.

Ümit Karan ile girdiği pozisyonda da başarılıydı.Zamanlamayı iyi ayarlamasa hem sakatlanıp hem golü yemiş olabilirdi.Hafif şekilde sakatlanarak kurtuldu.

Lincoln ve Kewell'ın serbest vuruşlarında kendinden emindi.İyi yer tuttu.Geçen yıl Ali Sami Yen'de Edu ile ortak yapım bi faciaya yol açtıktan sonra bu maçta fazlası ile dikkatliydi çıktığı toplarda.

Genel olarak temiz maç çıkardı.Bir iki kurtarışı ile de maçın gidişatına tesir etti.


De Sanctis

Transfer edildiğinde üzülmüştü, zira ülkemiz liglerinde kalecilik yetenekleri açısından ilk 3’e girebilecek olan Aykut ziyan olacaktı klübede. Gerçekten de ziyan oldu Aykut’a.

Dün gece ki maçta De Sanctis gibi düz fizikli bir çizgi kalecisi yerine,ceza sahası içinde hareketli ve fazlası ile atletik bir Aykut olsa skor farklı olabilirdi.Neyse.

İlk gol de ön direkte adam paylaşımı ile ilgili bir sorun oldu ve golü yedi.Hatası yoktu diyip geçelim.

İkinci golde ters ayağı üzerinde yakalandı.Uzandı ama çıkartamadı.İşte tam bu golde “Aykut olsaydı..” dedim kendi kendime.Zira Aykut çok çabuk tepki verebilen ve çok sağlam reflekslere sahip bir kaleci.Futbol kaleciliğinden önce aldığı hentbol kaleciliği eğitiminin katkısı vardır muhakkak.Neyse,2.golü de savunma hatası olarak geçebiliriz.Ama 3.golde çok bariz bir hatası var De Sanctis’in.Uzanıp tutabileceği bir topu tutamadı ve gole sebebiyet verdi.Ayrıca serbest vuruş esnasında pek konsantre olmamış belli ki.Topa vuran adamın R.Carlos olduğundan haberdar değildi galiba.Ayrıca maç içinde meslektaşı Volkan bu tarz vuruşları hep kontrol ederek önlemişti.

4.golün artık maçın ölü dakikalarında gelmiş olmasından dolayı pek incelenesi bi yönü yok.Deivid çok iyi vurdu.1.sınıf kalecilerin dahi çıkaramayacağı bi şuttu.

De Sanctis ile ilgili bişey dikkatimi çekti ayrıca.Kale atışlarını çok zorlanarak kullanıyor.Ve isabet yüzdesi çok düşük.2 kez topu kendi yarısahası içinden taca yolladı.Bence önemli bi eksiklik.Ya bu atışları zaten kötü kullanan bi kaleci,yada kullandığı ayağı ile ilgili sorun var.Bilemiyorum.

6 Kasım 2008 Perşembe

Aferin



Aferin Volkan Demirel.Son 1-2 ay formsuzluğunun tavan yapışından sonra 1-2 lig maçı ve son olarak da dün gece ki Arsenal maçı ile toparlandığını gösterdi.Çok önemli 4 kurtarış yaptı.Hele ki Van Persie'nin neredeyse kale içinden vurduğu şutu çıkarması takdire şayandı.UEFA'nın sitesinde ziyaretçilerin anketi ile de maçın adamı seçilmiş.Haketti.


İspanya maçlarına kadar şu formunu korusa...Çok şey mi istedim?

5 Kasım 2008 Çarşamba

12 - Gökhan Tokgöz


Forma numaralarının ülkemizde serbest bırakıldığı 2000-01 sezonuydu sanırım.Bir Beşiktaş-Y.Yozgat maçında "Kim lan bu 99 numara? Yozgat Vitor Baia'yı mı transfer etti .mına kiii?" diye arkadaşlara sorduğumu hatırlıyorum.Gökhan Tokgöz ismini ilk kez o maçta duymuştum.

Futbolcu bir babanın oğlu olarak 13 yaşında Merzifon'da futbola başlamış.17 yaşında Boluspor'a geçmiş.2.Ligde Boluspor ile aynı grupta bulunan Y.Yozgat'ın dikkatini çekmiş ve transfer edilmiş.

Yozgat'ın Süper Lig'e yükselmesi ile Gökhan'da kademe atlayıp ve henüz 20 yaşında iken ilk kez Süper Lig'e yükselen bir takımın 1.kalecisi olmuştu. Yozgat'ta ilk senesinde çok başarılıydı.Bu başarısı ile Ümit Milli takımın kalesi ona emanet edilmişti.2 Sezon boyunca Ümit Milli takıma sürekli çağırılan Gökhan artık yavaş yavaş A Milli takıma da çağırılıyordu.Fakat Rüştü'nün o dönemdeki üstün formu,Ömer Çatkıç'ın da vazgeçilmeyen 2.kaleci durumunda bulunması Gökhan'ı geri itti.Nitekim 19 kez U21 milli olduktan sonra bir kez dahi A milli olamadı.

Derken Yimpaş Yozgatspor küme düştü ve Gökhan klüp değiştirmek zorunda kaldı.Gençlerbirliği onu kadrosuna dahil etti ve klüp kariyerinde en büyük başarıları Ersun Yanal yönetimindeki Gençlerbirliği'nde elde etti.

Denizlispor'da başarılı olan Ersun Yanal,kadrosunun neredeyse tamamını Gençlerbirliği'ne taşımıştı o sezon.Deniz Barış,Mbayo,El Saka,Youla,Ali Tandoğan,Mustafa Özkan,Veysel Cihan gibi futbolcularla aynı kadroda bulunan Gökhan,takımının lig 3.sü olarak UEFA kupasına gitmesine büyük katkıda bulundu.Fakat sezon başı geçirdiği sakatlık belki de kariyerinde dönüm noktası oldu.Yaklaşık 4 ay futbol oynayamayan Gökhan kaleyi Damir Botonjic'e kaptırdı.Onun yokluğunda takımı UEFA Kupasında Blackburn,Parma ve Sporting Lisbon gibi ekipleri elerken Gökhan maçları evinden seyretmek zorunda kalmıştı.Botonjic'in o sezon ki başarısı ile Gökhan bir anda 2.kaleci durumuna düştü.1 sezonu boş geçiren Gökhan 3 kez seçildiği A2 Milli takıma da veda etmişti.

4 sezon Gençlerbirliği'nde zaman zaman ilk 11'de oynadı zaman zaman yedek kaldı.Bu süre zarfında "genç ve yetenekli kaleci" kimliğini kaybetti.Sakatlıkların ve süreksizliğin bunda etkisi büyük oldu bence.2 iyi geçen maçın üstüne 3.maçta hatalı yenen goller,gereksiz kartlar ve sakatlıklar Gökhan'ı etkiledi.2006 Nisan ayında Galatasaray ile yapılan maçta penaltı atışı kullanacak olan rakip oyuncu Necati'ye eli ile köşe gösterip aksi köşeye atlaması ise gözden düşüşünü tamamlayan hareket oldu."Aramızda bi şakaydı o,ben o hareketi Necati'yi şaşırtmak için yaptım" dese de başta Fenerbahçeliler olmak üzere futbol camiasından büyük tepki aldı.


2007-08 sezonunun ortasında bir diğer Ankaraspor'a geçen Gökhan ilk sezonunda sık sık forma şansı bulsa da sezonun sonlarında doğru kaleyi Slovak Senecky'e kaptırdı.

2008-09 sezonu Gökhan için çok zor başladı.Kendisi ile aynı jenerasyondan Ramazan Kurşunlu ve genç Evren Özyiğit'in de takıma katılışı ile Gökhan ilk 18'e girmekte dahi zorlanmaya başladı.Nitekim bu sezon sadece 2 maçta ilk 18'e dahil oldu.

Ankaraspor'daki bu konumu ile artık Süper Lig kaleciliğine veda edecek gibi duran Gökhan,kuvvetle muhtemel sezon sonunda yahut devre arasında klübünü değiştirecek.Gençliğinde dinamik,dengeli,heyecanlı görünen Gökhan git gide "Şenol Karagöl" tarzı bi kaleciliğe büründü.Aslında yaşı gayet müsait.30 yaşında,başka bir klüpte,sürekli ilk 11'de başlayarak kaleciliğinin son dönemlerini güzel geçirebilir.

4 Kasım 2008 Salı

12 - Onur Recep Kıvrak



Aslında Tony Sylva'nın lisans sorununun çözümü ile an itibari ile Trabzonspor'un 12 numarası milli takımında 3.kalecisi durumundaki Tolga Zengin.Fakat Tolga bi kaç gün önce evinde bi kaza geçirip sol elini kırdı.6 hafta futbol oynayamayacak.Zaten bu dizide amaç daha arka planda kalmış kalecileri incelemek.1988 doğumlu Onur'u 12 olarak incelemek daha cazip geldi açıkçası.Neyse uzatmayalım.

Onur'u ilk kez Galatasaray'ın Karşıyaka ile yaptığı hazırlık maçında seyretmiştim.Sanırım Rıdvan Dilmen'in KSK'yı gençleştirme hareketine tabi tuttuğu o sezonda A takıma çıkarılmış ve kaleye geçirilmişti.O maçta pek göze batmamıştı.Zaten genç olduğunu anlamadık bile.Zira fiziği (1,89 mt.) ve top sakalı ile bildiğin 27-28 yaşında futbolcu gibi duruyordu.Halbuki 1988 doğumluymuş,sonradan öğrendik.Neyse.

KSK'nın 1.kalecisi durumuna gelen Onur aynı sezon U19 Milli takımından terfi edip Ümit Milli takımın da 1 numarası oldu.2008 sezonu ortalarında iyice dikkat çekmeye başladı.Yine Rıdvan Dilmen'in çabaları devre arası transfer döneminde ile Fenerbahçe'ye kazandırılmak istendi ama o kendisini isteyen bi diğer büyük klüp Trabzonspor'a transfer oldu.Aslında 88 doğumlu bir kaleci için Trabzonspor o dönem için uygun değildi.Zira Jefferson,Tolga Zengin ve Ahmet Şahin gibi 3 kalecinin arkasında kalacaktı.Fakat Jefferson'un müzmin formsuzluğu,Tolga'nın sakatlıkları ile sezonun sonlarına doğru Ahmet Şahin'in arkasında 2.kaleci konumuna geldi Onur.

Trabzonspor'un alışılagelmiş bi şekilde son 4-5 haftaya umutsuz girdiği bir sezonda,Trabzon taraftarı için önem arz eden Fenerbahçe maçında ilk 11'de sahaya çıktı.Belki de en çok dikkat çektiği maç bu maçtı.Deivid,Semih ve Alex'e geçit vermeyen Onur takımının galip gelişinde büyük rol oynamıştı.

Tam kendisini "Gelecek vaad eden kalecilerimiz" listesine yazacakken sezon bitti.Bir kaç maç daha fazla oynayıp Fenerbahçe maçındaki formunu sürdürse adını çok daha sık duyurabilirdi.Ama olmadı.Sezonun bitişi ile Trabzonspor,kalecilerinde temizlik hareketine girişti.Önce Jefferson satılığa çıkarıldı,daha sonra Ahmet Şahin Manisaspor'a verildi.2 kalecisi kalan Trabzonspor'da kaleci transferi kaçınılmaz oldu ve "çok" yoğun çabalar sonucu Tony Sylva takıma dahil edildi.

Sylva'nın lisansı ile ilgili problemlerin sürdüğü dönemde Tolga Zengin'in arkasında bekleyen isimdi.Aslında kötü maçlar çıkaran Tolga'nın yerine en azından 1-2 lig maçında forma şansı bulabilirdi.Ama Ersun Yanal Onur'a sadece Fortis Türkiye Kupası'nda Karabükspor maçında şans tanıdı.

Ümit Milli takımda ise hem Ümit Davala'nın hemde Hami Mandıralı-Abdullah Ercan ikilisinin vazgeçilmez ismi oldu.U21 Avrupa Şampiyonası elemelerinin tüm maçlarında ilk 11'de sahaya sürüldü.Başarılı maçlar çıkardı.Fakat Belarus gibi zayıf bir ekibe elenmemize engel olamadı.

Daha çok çizgi kalecisi görünümde bi stili var.Cepheden başarlı.Ama pek atletik değil gördüğüm kadarı ile.Yine de bu haliyle dahi Süper Lig'in orta sıra takımlarından herhangi birinde 1 numara olacak kalitede.Tolga'nın sakatlığı ve Sylva'nın uyum dönemi içerisinde takımında kendine yer bulabilir.Bulamazsa da en büyük dileğim bi klübe kiralık olarak verilmesi ve oynar durumda bulundurulmasıdır.

12

Yeni bi seriye başlıyorum.2008-09 Sezonu Süper Lig takımlarının 12 numaralarını yani yedek kalecilerini bi inceleyeceğim.As kalecileri zaten inceliyoruz tenkid ediyoruz sürekli.Bakalım asların arkasında bekleyenler ne durumda? 9. Hafta sonunda oluşan lig sıralamasına göre başlayıp Trabzon'nun 12 numarasını inceleyeceğim.Ahada başladım.

"Kaleci kalesini terk ettiiii...."


Boşladık blog olayını.Hemde çok boşladık.Ama dönücem geri.Hemde fena incelemelerle.Valla lan!

Süper Lig'in yedek kalecilerini inceleyesim geldi bu hafta.Evet 12'leri inceleyelim.Maksat futbol muhabbeti olsun be olum.Yoksa kalecileri inceleyip "Evet yaptığımız araştırmalar sonucu süper ligdeki yedek kalecilerin %90'ı blablabla" şeklinde kesin bi yargıya varmıycaz.

3 Kasım 2008 Pazartesi

Asker oluyorum lan!

Uzun uğraşlar sonucu T.S.K ile mütabakata vardık vede kendimizi yedek subay adayı konumuna getirdik.Nisan gibi uçarız bu diyardan diye tahmin ediyorum.O zamana kadar tatile sokuyorum bünyeyi.

19 Ekim 2008 Pazar

Aaa ne acaip futbolcu - Novakovic


Ne acaip futbolcu bu Novakovic.

Hem uzun hem ince,hem yerden hem havadan etkili.193 cm boyunda ve 85 kg.Yılan gibi bi herif.Her vurduğu gol oluyormuş gibi bi hissiyat uyandırdı bende.Bide bu şahıs tam 23 yaşında profesyonel olmuş.İlginç.

Avusturya'da Linz ve Mattersburg'da oynadıktan sonra Bulgaristan'a Litex'e gitmiş ve orda 27 maçta 19 gol atıp dikkat çekmiş.Daha kaliteli bir lige transfer olabilecekken Bundesliga 2'ye Köln'e geçmiş.Köln'e gidişinde aldığı yıllık 1,5 milyon Euro'nun da etkisi olmuştur elbette.Köln'de de geçtiğimiz sezon gol kralı oldu.Takımın Bundesliga 1'e dönüşüne büyük katkı sağladı."2.Ligde gol atmak kolay olm yiyosa Bundesliga 1'de...." demeye kalmadan 8 maçta 5 golle lafı ağzımıza tıkayı verdi.Ayrıca Slovak milli takımı ile 2010 DK Elemelerinde de 4 maçta 3 golü var.

Saçları da Daum'un gençliği misali.2008 model bi forvetten çok 88 model bi sağ beke benziyor Novakovic.

Yaşı 29.Belki de kariyerinin zirvesindedir.Ama belki de büyük bir transfer ile daha da önemli işlere imza atabilir.Bu sezonun sonunda 1.FC Köln Novakovic'i kesmeyebilir.Seyredip görücez canlarım.

14 Ekim 2008 Salı

İşgüzar herifler!


Ne gerek var ulan işgüzar herifler! Ümit milli takım Avrupa Şampiyonası Play-Off 2.maçı için A milli takım kadrosunda bulunan Caner Erkin,Aydın Yılmaz,Serdar Kurtuluş ve Ceyhun ümit millilerin bu maçı için takıma dahil edilmiş.Ulan kurulu kadroyu neden bozuyosunuz be aptallar? Elemeler boyunca bu adamlar mı vardı takımda? İş yapmış olmak için yapılana bak.Federasyon görevlileri ve teknik heyetlerin bok yemesi sonucu Belarus gibi 3.sınıf bir takıma elendik.

Maçı seyredenler Aydın yüzünden saçını başını yolmuştur eminim.Ortasahada kazanılan her top Aydın'a atıldı ama orta isabeti sıfır,pas isabeti %20 ya var ya yok,şut desen zaten yok.Maç içinde kazandığımız en ciddi pozisyonu da aptalca harcadı. Aydın'ı geçtim.Caner'e ne demeli.Bir de 10 numarayı geçirmiş sırtına.Hami bile 50 dakika dayanabildi oyundan aldı.TRT spikeri bi kere 11leri sayarken birde oyundan çıkarken "Caner" ismini telafuz etti.Serdar ona keza.Oyuna katkısı sıfır.

Yeni federasyonun ilk fiyaskosu hayırlı olsun.


Nostalji Olayı (1) - Şanver Göymen


Eski kalecimiz oluşunun bu yazıyı yazmamla alakası yok,öncelikle bunu şeyettiriyim.Hem olsa ne olur ulan! Blog benim değil mi arkadaşım.Neyse..Şanver,kendisini canlı seyretme fırsatı da bulduğum,90lı yılların futbol fenomenlerinden biriydi.Futbolu 90lı yıllarda,hemde Türkiye ligini seyrederek öğrenen her şahsiyetin zihninde yer edinmiş bir isimdir eminim.


Futbol'a Samsunspor alt yapısında başlamış Şanver.Hatta Samsunspor kafilesinin 20 Ocak 1989'da Malatya deplasmanına giderken geçirdiği kazada da Samsunspor'un yedek kalecisi olarak bulunmuş.Kazayı yaralı olarak atlatmış. 1990'da Merzifonspor'da profesyonel olmuş.93'te transfer olduğu Altay'da ilk 1-2 sezon oynadığı iyi futbolla ilgi çekmiş.Zaten o 1-2 sezon Şanver'in kaleciye benzediği dönemlere tekabül ediyor.Zira kendisi Altay'da oynadığı her iyi maçtan sonra "Bende iyi kaleciyim,beni neden almıyorlar milli takıma" şeklinde dönemin teknik direktörü Fatih Terim'e seslenmekte idi.Güç bela katıldığımız Euro 96 kadrosunda Engin ve Rüştü'nün arkasında 3. kaleci olarak yer bulmuştu.Bir de maça çıkabilseydi,zirveye ulaştığını düşünüp futbolu bırakırdı heralde.

Euro 96 dönüşü Şanver'in rehavete kapıldığı dönem oldu sanırım.Halbuki hepi topu 6 kez milli oldu.(ki bu 6 maçın 6'sıda özel maçlardır).O dönemden sonra ne Altay'da gün yüzü gördü,gösterdi nede milli takıma çağırıldı Şanver.


1996-97 sezonunda Altay,Galatasaray'dan 8,İstanbulspor'dan ve Fenerbahçe'den 5,Beşiktaş'tan 4,Vanspor'dan 3 yerken kalede hep Şanver vardı.O sezon ki yoğun çabaya rağmen Altay'ı küme düşürme başarısını gösterememiş,gol yemedeki meziyetini 1997-98 sezonunda da geliştirip,Galatasaray'dan 2 maçta toplam 11 gol yemiştir.Hatta yakın arkadaşı olan Hakan Şükür'ün Süper Lig kariyerinde 14 golle en çok gol attığı kaleci de Şanver'dir.

1998-99 sezonunun ilk maçlarında yine aynı formu gösteren Şanver Trabzon ve Galatasaray yenilgilerinden sonra efsaneleştiği Altay'dan Lig B'ye o zamanın Kombassan'ı şimdinin Konyaspor'una kiralandı.1 sezon Kombassan'ı da meşgul eden Şanver,Dardanelsporlu yöneticilerimizin müthiş transfer politikası neticesinde,32 yaşında gol yeme rekorları kırmış iken transfer edildi.Aslında yöneticilerimiz burada "Ulan şimdi Engin İpekoğlu'ndan sonra öyle bi adam bulalım ki seri devam etsin,taraftar iyi bi oyuncu aldık sansın" diye düşünüp Şanver'i transfer etmiş olabilirler.



Aslında bizde fena da oynamadı Şanver. Hatta bir Aydınspor maçı vardır ki Şanver 3 penaltı birden kurtararak hem tarihe geçmiş hemde galibiyeti getiren isim olmuştur.Gollerimizi de Mehmet Zengin ve Emir atmıştı.

Zaman zaman takım kaptanlığını da üstlendi.O sezon Dardanelspor kadrosunda Şanver ile birlikte Tolga Seyhan,Okan Koç,Ufuk Ateş,Mehmet Yılmaz,Serkan Rençber,Bekir Gür gibi çok yetenekli futbolcular olmasına rağmen Fuat Yaman'ın beceriksizliği yüzünden çıkamamıştık Süper Lig'e.


2000-01 sezonunda Dardanelspor çok köklü bi gençleşme hareketine girip tüm yıldızlarını Süper Lig ekiplerine satarken Şanver ile sözleşme yenilenmedi.Yarım sezon futbol oynamayan Şanver devre arası transfer döneminde mütemadiyen düşüşüne devam edip 3.lig takımlarından Manisaspor'un yolunu tutttu.O sezon Şanver'in son sezonu oldu ve 34 yaşında futbolu bıraktı.

Antrenör olarak Aydın ve Altay'da çalıştı.Şimdilerde ise Nevşehir'de amatör bir futbol takımı çalıştırıyor.

Yediği goller sonrası "Topu bir havada bir kalede gördüm" açıklaması zihinlerde yer etmiştir.Ayrıca kendisi Hagi'den gol yemenin dahi ayrı bir zevk olduğu yönünde açıklamalar yapmıştır.(yapmış valla,ben duymadım).Yediği absürt gollerin yanı sıra bir maçta 3 penaltı kurtarması da takdire şayandır.

Yazın uzun,kışın kısa giyinmesi,her daim uzun sakalları,şekil açısından kendisini Peruzzi yada Pagliuca'ya benzetme çabası da gözümüze çarpmıştır hep.Adı Hasan Hüseyin Mustafa falan olsa akıllarda kalmazdı belki ama Şanver ismi sık rastlanan bir isim olmadığından herkezin ağzına sakız olmuştu o dönem.Yaptığı kalecilik,yediği goller,söylemleri vs vs ile de iyice akıllarda yer edinmişti.


Ne kaleciydi be!

13 Ekim 2008 Pazartesi

Nostalji olayı


Yok yok Muazzez Ersoy Nostaljisi değil tabi ki.Olayın adı Nostalji olsun dedikten sonra aklıma ilk bu albüm geldi o yüzden koydum resmi.
90 yılların kalecilerini inceleyeyim,ne yapmışlar,nerede oynamışlar,şimdi ne yapmaktadırlar vs vs. Yerli-yabancı 90lı yıllarda oynamış aklımda kalan tüm kalecileri yazıciim buraya tek tek.
İlk olarak da aklıma Şanver Göymen geldi. Bi sonraki yazı da onu yazayım.Evet.

12 Ekim 2008 Pazar

Demedi demeyin


Demedi demeyin abi,bu kalecilerle bu iş olmaz.Başta Volkan'la olmaz.Maçtan öncede yazdık çizdik kendimizce.Ahanda burda.
Yarım pozisyon gördük kalemizde 1 gol yedik.Ağır,özgüvensiz,savunma ile iletişimi zayıf vs vs... Karşımızda grubun sıradan bir takımı değil de rakibimiz İspanya olsaydı fark inanılmaz olurdu.Allah korudu.

Maçı yazmaya gerek yok organize gelişen gol yok,pozisyon da yok.Tartışıcak futbol yok ortada.Biz bildiğimizi yorumlayalım.

Fatih Hoca kadro seçiminde enteresanlıkları seven bi antrenör.Euro 96'da 2.Lig futbolcusu Vedat İnceefe'yi alıp İngiltere'ye götürmüştü.Vedat'ta iyi oynamış,göze girmiş Galatasaray'a transfer olmuştu.Euro 2008 elemelerindede Antalyaspor'un sol beki Volkan Yaman'ı kadroya çağırmış,İbrahim Üzülmez'in sakatlığında sahaya sürmüştü.O Volkan'da Galatasaray'a gitti.Belçika maçında Çağlar,bu maçta da Batuhan süpriz isimlerdi.

Oyunculara özgüven aşılama yönünde doğru bi uygulama fakat şöyle bi durum var.Fatih Hoca her mevki için yeni oyuncular denerken neden kale için yeni oyuncular denemekten kaçıyor?Bir sürü hazırlık maçı oynandı.Neden Volkan-Rüştü-Tolga üçlüsünden başka bir kaleci denemedi? Kadroda bulunan 3 kaleci içinde en formda olanı Serdar Kulbilge en formsuz olanu Volkan iken kalede neden hala Volkan var? Anadolu klüplerinde bir sürü yetenekli genç kaleci var onlara da şans vermeli Fatih Hoca.Kaleciler konusundaki rutine bağlamışlığı aşmalı.

Yardımcılarını rakip takımları ve 3 büyükleri izlemeye giderken yanında gezdirmekten başka hiç bir işte kullanmıyor.Bari yollasın alt liglerde futbolcu izlettirsin.

11 Ekim 2008 Cumartesi

89 - Коллер






Jan Koller geçtiğimiz sezon sonu Bundesliga'dan düşen Nürnberg'den ayrılıp Rus liginin orta sıra takımlarından Sovetov'a gitmişti.Aslında Birmingham,Bari gibi Avrupa'nın 2.sınıf takımları ile ülkemizden Bursa ve Kayseri'de Koller'i almak istemişti.Ama o en yüksek parayı (1,8 milyon Euro) alabileceği klübü seçti."Türkiye'ye gelse ne güzel olurdu" diye iç geçirmedik değil.Lige renk katacağı aşikardı.Ama olmadı.

Koller Sovetov'a kolay uyum sağladı.Son 4 haftada 4 gol attı.11 maçta forma giydi.Lig bitene kadar bu rakamı arttırması ve takımını UEFA kupasına taşıması muhtemeldir.Aslında milli takımı bırakmasa bile olurmuş.Bana göre 30 yaşında iken Borussia Dortmund'da nasıl oynuyorsa hala aynı düzeyde oynuyor.Yaşının ilerlemesi ile tek eksilme agresyonun artması olmuş. Eskiden sezonu 1-2 sarı kartla kapatan Koller 11 maçta 3 sarı kart görmüş.E yaşlılık tabi.Olur o kadar.

Takip edilmesi diğer liglere göre daha zor olan bi lig Rusya ligi.Ama son yıllarda ülkemizden Rusya'ya giden futbolcuların fazla oluşu nedeni ile basında sık sık Rus ligi ile ilgili haberler maç özetleri vs seyredebiliyoruz.Koller'den dolayı da ayrı bi ilgim var Rus ligine.Oynanan futbol da çok can sıkıcı kalitesiz değil.Zaman zaman zevkli maçlar oynanıyor.Neyse,Rus ligi ile ilgili görüşleri başka bi yazıda şeyettiririz.

Monaco'nun son keli; Stéphane Ruffier


Monaco kalesine geçmenin ön şartı mıdır nedir bilemiyorum ama Monaco kalesinde gördüğüm son 4 kalecinin 3'ü keldi.Fenomen Barthez,Barthez'in veliahtı olarak gösterilen ama sonra kaybolup giden Porato ve şimdi yeni nesil kel Ruffier sıra ile Monaco kalesini korudular.

1986 doğumlu 184 cm boyunda ve 74 kg.Yani ölçüt olarak da Barthez ve Porato'ya oldukça benziyor.Ayrıca Barthez'in de kullandığı 16 numaralı formayı kullanıyor.

Monaco alt yapısından yetişen genç kaleci 2005'de Bayonne'e kiralanmış ve orada profesyonel olmuş. 2007 yılında Monaco'ya geri dönmüş.Tecrübeli İtalyan kaleci Flavio Roma'nın sakatlanması ile kaleye geçen Ruffier kendisine verilen şansı şu ana kadar iyi değerlendirdi.Ligde 7 maçın tamamında oynadı.An itibari ile Lyon'un genç yeteneği Hugo Lloris ile Fransa U21 milli takım kalesini paylaşıyor.Gelecekte bu ikiliyi Fransa milli takımı kalesinde görmemiz olası.

Ruffier'in Barthez'in hem klüp seviyesinde hemde milli takımda elde ettiği başarıları yakalaması tabi ki zor.Ama gelecekte Fransa milli takımının kalesini koruyacak yeteneğe sahip.Ayrıca şu anki formunu korur ise Monaco'da uzun süre durmayıp,büyük klüplere uçacağı aşikar.

9 Ekim 2008 Perşembe

Jaroslav Drobny


Çekler alttan bir kaç yetenekli kaleci daha çıkartırlarsa "İyi kaleciler nerelerde yetişir?" sorusuna İtalya ile beraber yanıt olacaklar.

An itibari ile en iyi 3 kaleci arasına 1 isim sokmayı başardılar.Petr Cech. Bunun yanında Avrupa'da üst düzey takımlarda oynamış Srnicek ve Blazek gibi kalecilerde Çek Cumhuriyeti'nde yetişti.Ama konumuz ne Petr Cech ne de diğerleri değil.Onları da yazarız boş bi zamanımızda.Bu yazıda konumuz Hertha Berlin'in 1 numarası Jaroslav Drobny.

Jaroslav Drobny 28 yaşında.Bir kaleci için en verimli yaşta yani.Boyu 192 cm ve 90 kg.Fizik olarak da gayet yeterli.

Kariyer olarak çok büyük takımlarda "henüz" oynamamış Drobny.1999'da ülkesinde Budějovice'de futbola başlamış ve kadroda bulunduğu 2 sezonun sonunda Panionios'a transfer olmuş.Kariyerinde en fazla forma giydiği klüp de bu Yunan takımı olmuş zaten.Panionios'da 4 sezonda 101 maç oynayıp Fulham'ın dikkatini çekmiş.Fakat hem Fulham'da hemde daha sonra transfer olduğu Ipswich Town'da 1 kez dahi forma giyememiş.

2.sezon boyunca 1 kez dahi forma giymeyen Drobny,2007 Ocak ayında Bochum'a kiralanmış ve belki de kariyerinin dönüm noktası bu transfer olmuş.Bundesliga'da Bochum'da ligin ikinci yarısındaki 17 maçın tamamında forma giymiş.Ve başarılı geçen bu 17 maçın sonunda Hertha Berlin kendisini transfer etmiş.

1 sezon boyunca Fiedler ile paylaştığı Hertha kalesinde bu sezon 1 numara olmayı başardı.En son oynanan Leverkusen maçında çok önemli 4 kurtarışa imza atarak 3 puanı Voronin ile beraber Hertha'ya kazandırdı.

Ayrıca Petr Rada göreve geldiğinden beri Çek Cumhuriyeti milli takımına da davet ediliyor.Tabi Petr Cech'i kesip kaleye geçmesi an itibari ile mümkün değil ama en azından elinde UEFA Kupası gibi uluslar arası bi platformda kendini gösterebilme imkanı var.Bunu iyi kullanabilir ise daha büyük takımlara transfer olabilir.Belki de Rensing'den illallah eden Bayern'in aradığı ilaç Drobny'dir.Kim bilir?

6 Ekim 2008 Pazartesi

"Eyvah çocuklar..."


A Milli Takımımızın 2010 Dünya Kupası eleme grubunda 11 Ekim'de İstanbul'da Bosna-Hersek'le, 15 Ekim'de deplasmanda Estonya oynayacağı maçlar için belirlenen aday kadro açıklandığında beynimde birden İlker Yasin'in o berbat sesi ile "Eyvah çocuklar.." repliği yankılandı.Neden mi?


Şundandır ki; Malumunuz ilk sıralara hep kaleciler yazılır ve kadroyu okumaya da kalecilerden başlanır.Kaleci isimlerini okudukça sanki takım gol yiyormuş gibi ezilip büzüldüm.Valla.


Volkan,Tolga,Serkan


Volkan zaten her zaman tam güven verebilen bi kaleci olmadı.En formda zamanları -ki 1-2 sezon öncesine tekabül eder- bile izleyenlerde hep tereddüt ve güvensizlik hissi uyandırmıştır.Schalke maçı,Galatasaray maçı,Çek Cumhuriyeti maçı ilk aklıma gelenler.Ve bu maçlar Volkan'ın formda sayıldığı dönemlerde oynanan ve Volkan'ın hataları ile damga vurduğu maçlar.Şu an ise Volkan formsuz ve neler yapabileceğini kimse kestiremiyor.Ahada Kayseri maçı ve Volkan 2 kez kalesini terk edip 2 kez gol yiyor.Aman yarabbi!

Tolga Zengin.Ah be çocuğum ne de güzel başlamıştı kariyerine,Avrupa'da son 3-5 senede sivrilen kalecilere benzer bi fiziği var Tolga'nın.Ayrıca kalecilik yetenekleri de iyi.Gel gelelim 2 maç üst üste hatalı gol yemeden tamamlamışlığı yok.Ayrıca 2 sezondur hasber kader kalede.Sakatlıklar,cezalar,diğer kalecilerin formsuzluğu vs vs. Milli takımda ciddiyeti olan bi maçta henüz oynamadı,oynayamayabilir de,zaten oynamayı hak edecek düzeyde de değil.Eminim ki Tony Sylva oynayacak duruma geldiğinde ne Trabzonspor'da ne de milli takımda Tolga Zengin ismini göremeyeceğiz.Bu haftaki Konyaspor maçının ve yenen gollerin de etkisi olacak bu duruma.
Serdar Kulbilge.Aslında oynadığı oyun açısından bu üçlü içerisinde en formda olanı Serdar.Amma ve lakin 6 lig maçında yenmiş 13,kupada V.Manisa'dan yenen 4 gol var ortada.7 maçta 17 gol yiyen babamın oğlu olsa şüphe duyarım arkadaş.Oynaması ufak bi ihtimal de olsa Serdar'da kadro da ismi görülünce "ulan başkası yok muydu be" dedirtecek cinsten.


"Başkası yok muydu?" demişken Rüştü geldi aklıma.Sakatlığı vardı,kesik yedi ve kaleyi Hakan Arıkan'a kaptırdı.Hakan demişken Jackson ne gol attı be! Sen de 35 ben diyim 40 metre...
Allah kaleciden yana bi sorun yaşatmasın inşallah.Yoksa hakikaten başkası yok.

19 Eylül 2008 Cuma

"Hedefimiz Uefa'da ..."



Aslında yoktu bu tarz söylemler yöneticilerin,futbolcuların ve taraftarların lugatında.Ta ki Galatasaray muvaffak olana kadar.Galatasaray ne zaman UEFA Kupasını kazandı,o zaman Avrupa'da oynayacak takımlarımızın yöneticileri de çıtayı "UEFA da başarılı sonuçlar almak istiyoruz" dan "UEFA da final oynamak istiyoruz"a yükselttiler.


2-3 isim yapmış yabancıyı transfer eden "Alıcaz UEFA'yı,valla bak olum çok iyi kadro kurduk biz" diyip hüsranla geri döndü ülkemize Atatürk Hava Limanı'ndan.


Dün gece de 7-8 senedir seyrettiğimiz filmin devamını seyrettik.Galatasaraylı yöneticiler ve futbolcular ve hatta taraftarlar ŞL'den elenmiş,bu elenmenin verdiği acı ve kupa finalinin ezeli rakibi Fenerbahçe'nin stadında oynanacak oluşunun gazı ile verdi coşkuyu verdi final hedefini.Ne oldu peki? Rakip gayet zayıf gayet fark atıp elenesi bi ekip Bellinzona.Ama o pahalı ve isim yapmış Galatasaray ortasahasını ve savunmasını ve "İtalya'nın kalecisi abi" şeklinde yüceltilen De Sanctis'i o kadar nizami o kadar organize gollerle geçtiler ki sanırsın 2 hafta önce ŞL'den elenen takım Galatasaray değil de bu gariban takımdı.Zorlama gollerle Galatasaray maçı 4-3 kazandı.Gelgelelim kupayı alacak kadar bi ışık saçmadı.Skibbe 2.kazık olarak takımın UEFA'dan da elenmesine sebebiyet verebilir.Belki Bellinzona'ya değil ama grup maçlarında olası bir elenme durumunda Skibbe'de amcası Feldkampvari bir hazin sonla gidebilir.


Beşiktaş'da Ukrayna'nın sıra takımlarından Metalist'i 1-0 yendi fakat tatmin edemedi.Ertuğrul Sağlam enteresan bir biçimde takımını defansif oynatıyor.Trabzonspor maçında da seyrettik ki,Ertuğrul yemeden atma,1-0'a fit olma peşinde.Halbuki hücum oyuncuları gayet kaliteli ve en azından Türkiye Ligi için ofansif oynamaya elverişli.Dün gece eleme usulü maçlarda ilk maçı kazanmak gerekliliğinden dolayı takımını biraz daha önde oynattı.Kanatlardan daha fazla bindirme,ileride daha fazla adamla hücum etme durumları vardı.Ama kalesinde de fazlaca pozisyon gördü Beşiktaş.Geçen sezon ki Beşiktaş daha ofansif,daha göze hoş gelen bi futbol oynuyordu.Umarım yine aynı şekilde oynarlar.Tur mu?Beşiktaş turu geçer de Saraçoğlu'nda final uzak görünüyor.


Kayseri maçını seyretme imkanımız olmadı ama bu kupaya Türkiye'den katılan en şanssız ekip sanırım Kayserispor.AZ'ye elendikleri maç çok üzmüştü beni.Zira temiz futbol oynamış,bu kupaya katılan bir çok takımımzdan daha fazla pozisyona girip,çok fazla gol atmış ama elenmişlerdi.O dönem Kayserispor'u AZ gibi Avrupa'da o dönem iddialı bir takıma karşı cesur bir futbolla oynatan Ertuğrul Sağlam Beşiktaş gibi UEFA'da hedefi daha büyük olan bir takımı Metalist gibi sıradan bir takım karşısında korkak oynattı.


Neyse biz maça dönelim.Fenerbahçe'nin PSG'ye neredeyse hibe ettiği Kezman kornerden gelen topu vücuduna çarptırmak sureti ile(!) bir gol attı.Golden sonra maçın özetinden ve gazetelerden internet sitelerinden okuduğumuz kadarı ile Kayseri tamamen maça hükmetmiş ama gol atamamış.Dakika 87'de hala Kayseri'ye nasıl transfer olduğuna anlam veremediğim Toledo ile beraberliği sağladı.Pozisyonda PSG kalecisi Landreau'nun da azmi dikkatimi çekmedi değil.3 kez topu kurtardıktan sonra 4.şutta golü yedi.Ayrıca golden sonra kale içindeki topu kapma mücadelesi de görülmeye değermiş.Tam maç bitti derken Luyindula'nın golü ve sessizlik.Diğer takımlarımıza göre daha makul bi hedefle yola çıkmış olmasından dolayı Kayserispor'u destekliyorum.Umarım bir süpriz yapıp PSG'yi elerler.Ufak bir ihtimal ama...


Bir UEFA gecesinin daha sonuna sonuna geldik.An itibari ile kupada final oynayacakmış gibi oynayan bir takımımızı göremedik.Saraçoğlu'nda bir Türk takımının final oynadığını seyretmek şu an uzak bi hedef gibi.Umarım gerçek olur ama.Alırız biletimizi seyrederiz belki.

16 Eylül 2008 Salı

Mauro Zarate


Mauro Zarate

Dünya Gençler Şampiyonası'nda duymuştuk adını ilk defa.Arjantin'e kupayı kazandıran maçta Çeklere 1 gol atmıştı.Daha sonra ne yaptı nerelere gitti haber alınamaz olmuştu.Yaşıtları Agüero ve Messi büyük klüplerde devam ederken kendisi bi anda yok oluvermişti.

Sonradan öğrendik ki Velez Sarsfield'tan Katar takımı Al-Sadd'a gitmiş.Alayımıza"Bu yaşta bu para hırsı da nerden çıktı be çocuk" dedirtmiş,akabinde titreyip kendine gelip Birmingham'a geçmiş.Tabi kiralık olarak.

2007-08 sezonunun ikinci yarısında 14 maç oynayıp 4 gol atmış.Beklenen sıçramayı ise parladığı Dünya Gençler Şampiyonası'ndan 1 yıl sonra Lazio'ya (yine Al-Sadd klübünden kiralık olarak) transfer olarak yaptı.

Geç oldu ama güç olmadı.Lazio'da iyi bir hazırlık kampının ardından 10 Numaralı formayı sırtına geçirip ligin ilk 2 maçında 3 gol atıp "biz daha ölmedik be"şeklinde mesajını vermiştir.

Yetenekleri tartışılmaz,2 maçta kalitesini belli etti.Zaten Lazio'ya Arjantinlilerden başka kimseden fayda yok.Crespo,Simeone,Cladio Lopez,Veron ilk aklıma gelenler.Umarım Zarate'de bu saydıklarımdan biri gibi olup Curva Nord sakinlerinin gönlünde yer edinir.

Not:Hatta yer edinmiş bile.Taraftarlar kendisi için şöyle bişey hazırlamışlar.Karate Kid hesabı.


15 Eylül 2008 Pazartesi

"Agresyon 20"


CM 01-02 de oyuncu özelliklerine bakarken "olum agresyon 20ymiş bu herifte bak her maç kart görür ceza alır sittir et" derdik.CM 01-02'de Volkan Demirel olsaydı muhtemelen "Agresyon 20" olurdu.

Volkan Demirel'in son 5-6 ayda 3 kırmızı kart görmüş olması,hatta bu kartlardan 2'sinin çok önemli 2 maçta görmüş olması dikkatimi çekti.

Geçen sezonun sonucunu tayin edecek maçta Lincoln'ü tekmelemek sureti ile bi kırmızı kart görmüştü.Akabinde Avrupa Şampiyonası'nda Çek Cumhuriyeti maçında futbolcularımızın yarattığı mucizeyi neredeyse berbat ediyordu.Takımı 10 kişi bırakmak bi yana,ayrıca kalecisiz de bırakmıştı (Koller de iyi uçmuştu ama hakkını verelim).

Bu iki kırmızı kartına nazaran daha önemsiz bir lig maçında Hacettepe maçında yine kırmızı kartı yoktan var etti ve kendini resmen attırdı oyundan.Tamam.Penaltı,penaltı olmayabilir.Haklı olabilirsin.Ama rakip zaten penaltıyı kaçırmışken,hemde 2-1 mağlup durumda iken,topu alıp bi an önce oyunu başlatmak yerine hakeme "Allah var yukarıda" demenin manası nedir?Profesyonelliği falan geçtim sen bu memleketin milli takımı kalecisisin.Biraz daha özverili biraz daha dikkatli olmalısın (Duyuyo musun Volkan?). Mazallah kritik bir milli maçta yahut Fenerbahçe'nin bir ŞL maçında aynı tutumu tekrarlarsa bence bu yöndeki kredisini doldurmuş olacak bence.

Ayrıca milli takım olarak maçın her anında kırmızı kart görebiliritesi yüksek bir kaleciye muhtaç oluşumuz da ayrıca incelenesi,irdelenesi,altı çizilesi vs vs..


14 Eylül 2008 Pazar

Bi ihtimal...



Serie A 2008-09 sezonu başladı.Hatta ben bu yazıyı yazarken 2.hafta maçları tamamlanmış oluyor.SS Lazio ilk hafta Cagliari'yi deplasmanda 1-0 geriye düşmesine rağmen 4-1 mağlub etmişti.Foggia'nın oyuna girişi ile harekete geçen takım Zarate'nin penaltısı akabinde Foggia ve Pandev'in 2 golü ile maçı 4-1 kazandı.


İlk hafta oluşu nedeni ile kesin bi kanıya varamasak da takımda hala Pandev'in skorerliğini koruduğunu görmek,Carizzo ve Zarate'nin uyum sağladığını farketmek bizi sevindirmişti.(Sevindik dimi lan Ömer)


İkinci hafta rakip daha ciddi,Sampdoria idi.Bi sürü transfer yapıp para harcanan takım Olimpico'ya seyircisi önüne çıktı ve net bir galibiyet daha aldı.Üstelik büyük umutlar bağlanan genç Zarate ve takımın en önemli silahı Pandev'in golleri ile.2-0 temiz skor.


Haftaya rakip Milan.Kazanırsak belki de kıpırdanırız biraz şampiyonluk için.Hiç olmadı ŞL için be!


Mezun olmaca

4 yıl Afyon'da büyük bi kısmı bilgisayar başında diğer kısmı da atölyede geçen öğrencilik hayatımıza 18 Ağustos'ta nokta koymuş,sıralara,kara tahtalara,tebeşirlere ve bilumum öğrenme araç gerecine veda etmiştik.

Ama diplomamızı edinmemiştik.Gittik onu da aldık getirdik çok şükür.Bildiğin kağıt.Başka bi numarası yok.Bide yanına transkript tutuşturmuşlar.Ha birde lise diploması tabi.

Şimdi askerlik muhabbetimiz var.Askere gidene kadar artık işsiz mi dersiniz tatil de mi dersiniz ne derseniz diyin büyük bi boşluk büyük bi can sıkıntısı var.Allah kolaylık versin.

9 Eylül 2008 Salı

Azərbaycan Qapıçısı

Kamran Agaev

Azerbaycan milli takımının tecrübeli kalecisi Veliyevin arkasında bekleyen genç kalecisi Kamran Agaev 2010 DK elemeleri ilk maçında Galler maçında yaptığı kurtarışlar ve çıkardığı bir penaltı ile dikkatimizi çekti."Kimdir bu Kamran? Kamran değil Kamurandır olum o" şeklinde başlayan merakımızı giderelim dedik.

Kamran 86 doğumlu,2004 yılında Turan Tovuz takımında profesyonel olmuş.An itibari ile ülkemizde belki de en çok tanınan Azeri takımı (Oktay Derelioğlu-Rasim Kara-Palmali Grubu) Hazar Lankeran'da oynuyor.Orada da zaman zaman yedek kalmış,tıpkı Azerbaycan milli takımında olduğu gibi.Geçtiğimiz sezon 17 maç oynayabilmiş.Ama gördüğümüz kadarı ile Azeri ligine bir boy büyük.Eğer Azerbaycan milli takımında Veliyev'i kesip 1 numara olmayı başarabilir ise uluslar arası tecrübesini biraz daha geliştirip dışarıya açılabilir.

Ülkemizde Azeri futbolcuların yabancı kontejanı işgal etmiyor oluşu Kamran Agaev'i cazip bir transfer haline getirebilir.

"Memlekette kaleci yetişmiyor" diyenlere ilaç gibi kaleci.

Cardiff'te kurtardığı penaltıyı da buradan görebilirsiniz.

Not:Cardiff'te muazzam Azeri varmış yahu

6 Eylül 2008 Cumartesi

"İlk yazı" sorunsalı

Aslında bende isterdim "merhaba canlarım ciğerlerim,bir blogla daha karşınızdayım nasılsınız iyimisiniz? bizde iyiyiz hamdolsun" şeklinde samimi bi giriş yazısını.Gelgelelim olmadı,olamadı.

1 aya yakın bir süredir hazır bulunan bu bloga bir giriş yapamamış,hatta "boşver lan napıcan blogu" şeklinde kendimi de kandırmıştım.Fakat önümdeki kış mevsiminin boş beleş uğraşsız geçeceğini hesap edip,yazarız çizeriz hatıra olur şeklinde de kendimizi telkin ederek bi giriş yapmış bulunuyoruz.(Kimiz lan biz?)

Ne yazarım ne çizerim nelerden bahsederim belli değil,fakat futbol temalı takılacağımız aşikar.Belki de hafiften otomobillere değiniriz (meslek icabı).

Maksat girişi yapmaktı.Bi şekilde hallettik.

İyi oldu iyi.