5 Mart 2009 Perşembe

Özledik - Sportaç



Neredesin çocukluğumuzun markası?

Fuhuş değil tecavüz

Ufak bi umutla da olsa Inter'in kaybedebileceğini,Mourinho'nun küstahlığının,çirkefliğinin tavan yaptığı dönemde olası bir mağlubiyet ile afallayacağını düşünerek oturduk tv başına ve maçı izlemeye koyulduk.

Aman yarabbi,o da ne? Henüz dakika 42 ve hakemin kararlarında hiç bir anormallik yok,fakat skor 3-0.Sampdoria ezdi dövdü bıraktı Inter'i.İkinci yarıda bir de 10 kişi kaldılar,e hadi buyur Mourinho efendi göster marifetini.Nerdeee.Beyimiz klübeye çakıldı sanki,suratındaki ifade "Ay bana bişeyler oluyo" ifadesiydi.Dokunsalar ağlayacak gibi.1 gol için debelenip duran Interlilere Castellazzi dur dedi.Roma maçının assolisti Balotelli de tık yok.Adriano ona keza.Inter'i severim taraftarından ötürü ama bu Mourinho ile başları beladan kurtulmaz.Her takım artık Inter'in karşısına bilenerek çıkar.İtalya Kupası gitti.Haftaiçi Şampiyonlar Ligi'de uçup giderse artık Mourinho düşünsün.

4 Mart 2009 Çarşamba

Maç İzlemek

Lazio-Juventus maçı için yazı yazma gibi bi düşüncem yoktu ama bu gece o kadar lezzetli bir maç tattık ki birilerine anlatmadan,bi yerlere yazamadan geçemeyeceğim.

Öncelikle bir maçı tv'den takip edeceksek eğer yayının kalitesi herşeyden önce geliyor.Ntvspor açıldığından bu yana yayın hususunda bir sıkıntımız yok,sağolsunlar en izlenesi maçları hep yayınladılar.Asıl yayını yapan italyan kanalı (ki sanıyorum Sky) bizim Lig Tv yayın ekibine ders vermeli.Atakları kesmeden pozisyonları tekrar ediyorlar,tribünlerdeki taraftarları gol anında gösteriyorlar,koreografi vs. olduğu zaman Lig Tv ve D-Smart gibi 2-3 saniye değil uzun uzun gösteriyorlar.Bir de Emre Gönlüşen o kadar akıcı o kadar güzel anlattı ki maçı takdir etmemek elde değil.Ertem Şener ve Emre Tilev gibi iki şaklabanı 1 hafta içinde ard arda dinledikten sonra bu maçta gerçek bir maç anlatımı nasıl oluyormuş hatırlamış olduk.

Maça gelecek olursak.Kısmen yedek oyunculara yer verilmiş olsa da tüm futbolcular maçı kazanmak için oynadı.Ne Juventus öne geçtiğinde yaslandı,ne de Lazio 2-1 ile yetinme çabası içine girdi.Yaşlı oyuncuların rölanti oyunlarına karşı genç oyuncuların heyecanlı istekli halleri çok hoşuma gitti.Fazla sayıda gol pozisyonuna girilmesi,pas hatalarının azlığı,oyunun gereksiz fauller ile kesilmemesi ile göze çok hoş gelen bir futbol çıktı ortaya.Ayrıca desteklediğim takımın da maçı kazanmış olması keyfimi ikiye katladı,onu da söylemeden edemem.

Para verip ne stadtan ne Lig Tv'den ne de D-Smart'tan böylesine hoş maçlar seyredemiyoruz ne yazıkki.Bizim liglerimizde bu kalitede oyunları izlemek hiç nasip olmadı,olmayacak gibi de.Bu sebepten yabancı liglerdeki futbol maçlarına muhtacız.Serie A'ya La Liga'ya Premier Lig'e zeval verme Ya Rabbi ! Amin.

3 Mart 2009 Salı

Nostalji Olayı (5) - Fevzi Tuncay

"İnişli çıkışlı form grafiği" tabiri vardır ya türk futbol jargonunda,o tabir bu adam için türetilmiş sanki.Fevzi Tuncay,1995 yılında henüz 18 yaşında iken geldiği Beşiktaş'ta bulunduğu 7 sezon içinde en tepeyi ve en dibi görmüş,Anadolu'yu diyar diyar dolaşmış,artık hakkında "Futbolu bırakmış olum" söylentileri çıkmışken tekrar adını duyurmaya başlamış bir kaleci.

Daum'un Almanya'dan bulup getirdiği şapkalı kaleci Aumann'ın beğenilmemesinden sonra kaleye Hırvat Mrmic geçirilmiş arkasına da Muğlaspor'dan 18 yaşında genç bir kaleci olarak transfer edilmişti.Kaleyi devraldığı ve neredeyse tüm maçlarda oynadığı 1999-00 sezonunun şampiyonunu tayin edecek maçta Galatasaray'a karşı yediği o unutulmaz gol kariyerindeki yükselişin bir anda durmasına ve akabinde yediği hatalı goller ile tepetaklak olmasına sebep oldu.Milli takımın gelecekteki kalecisi olarak adledilen Fevzi sadece Euro 2000 kadrosunda 3.kaleci olarak bulunabildi.Shorunmu'nun gelişi ile 2.kaleci durumuna düştü.2002 yılında Denizlispor maçında yediği hatalı gol,özel hayatındaki sorunları gibi durumlarla artık yönetim ve taraftarın ona olan desteği bitmişti.Her fırsatta Fevzi'nin yerine bir kaleci almak istediğini söyleyen yöneticiler Fevzi'yi Antep'e kiralamışlardı.Gerçi Fevzi'nin yerine gelen Asper-Krajer-Myhre "Gelen gideni aratır" dedirtmişti ya,o ayrı mevzu. Antep'te yarım sezon boyunca 7 kez forma şansı bulan talihsiz kaleci sezon sonunda gittiği Samsunspor'da da bir sezon boyunca sadece 1o kez oynayabildi.Henüz 25 yaşında bir kaleci olarak kariyerinin 5.klübü Malatyaspor forması ile 3 sezon boyunca kaleyi korudu.Bu dönem içerisinde kendisini toparladı.3 Büyüklere karşı başarılı maçlar oynayarak adını tekrar duyurdu.Hatta adı tekrar milli takım için bile anılmaya başlamıştı.Fakat 2006'da Malatyaspor'un küme düşmesi ile beraber Fevzi'de takımdan ayrılan oyunculardan olmuş,Süper Lig takımlarından Manisaspor ile anlaşmıştı.Manisaspor'da 1 numara olmayı başaramayıp Bülent Ataman'ın arkasında beklemişti.O sezondan sonra Malatyaspor'a geri dönüp tutunamamış ve başladığı yere Fethiye'ye geri dönmüştü.2008 sezonu sonunda 30 yaşında bir kaleci olarak artık kariyerini bitirme noktasına gelmişken geçtiğimiz Ocak ayında Bank Asya 1.Lig takımlarından Diyarbakırspor'a transfer olarak herkesi şaşırttı.Ve Diyarbakırspor forması ile oynadığı son 4 lig maçında gol yememeyi başardı.

Diyarbakırspor Fevzi Tuncay'ın da iyi oyunları ile Süper Lig'e yükselebilir.Fevzi'de 32 yaşından sonra atlattığı onca badireden,iniş ve çıkışlardan sonra ayakta olduğunu gösterebilir.

Özledik 2 - Almeyda-Simeone-Lombardo


2 Mart 2009 Pazartesi

12 - Hakan Arıkan

Rüştü'nün kart cezası sebebi ile İBB maçında kaleye geçmesi ve oynadığı oyun ile galibiyette payı olması sebebi ile 12 serisinde sırayı Hakan Arıkan'a verdim.

Hakan Arıkan'ın adını duyurduğu hatta belki de Beşiktaşlı yöneticilerin onu transfer listesine aldığı dönem Ankaraspor'da oynarken Galatasaray maçında 2 penaltı kurtardığı dönem.O dönem hakikaten formda,güven veren,gelecek vaad eden bir kaleciydi Hakan.Tavan yaptığı dönemde milli takıma kadar yükseldi.Beşiktaş'a kendisi gibi büyük umutlarla kadroya dahil edilmiş genç bir kaleci Ramazan Kurşunlu ile takas edilerek geldi.Rüştü'nün sakatlığı ile 2007-08 sezonunda kalede Hakan Arıkan başlıyordu maçlara.Şampiyonlar Ligi maçlarında da sırıtmadan gayet başarılı oynuyordu.Fakat Liverpool ile Anfield Road'da oynanan maç Hakan'ın sonu gibiydi.Diatta ve İbrahim Üzülmez gibi beceriksiz savunma oyuncularının da katkıları ile tam 8 gol yedi ve İngiliz milli takımından sonra bir ingiliz takımından 8 gol yiyen 3.türk kalecisi oldu.1 hafta önce Liverpool'a karşı İnönü'deki başarılı formundan bahsedilen Hakan 1 hafta sonra yerden yere vuruluyordu.

O maça kadar 1 numara olan Hakan o maçtan sonra sezon bitimine kadar hem Beşiktaş'da hem milli takımda sakatlık-ceza durumları dışı forma şansı bulamadı.Bu sezonun başında yine Liverpool maçına benzer şekilde Ukrayna'nın Metalist takımı ile oynanan maçta da yediği 4 gol sırt numarası olan 84 ile dalga geçilmesine sebeb oldu."Köy takımından 4 gol yedi" diye onu eleştirenler Metalist UEFA'da tur atladıkça afallıyorlardır umarım.

O maçın üzerinden 1,5 sezon geçmesine rağmen Beşiktaş taraftarları hala o 8-0'lık skorun günahını Hakan Arıkan'a yıkma çabasındalar.Skora tesir ettiği,galibiyete katkıda bulunduğu İBB maçında bile protesto edildi.Aslında bu tavırlar Türkiye'de kaleciliğin futbol mesleğinin her mevkisinden her kademesinden daha da zor daha da nankör olduğunu gösteriyor.Ve Hakan Arıkan'ın kariyerine bakarak Türkiye'de bir kalecini hangi kriterlerle "iyi kaleci" hangi kriterlerle "kova kaleci" olduğunu görebiliriz.