26 Kasım 2009 Perşembe

Çeklerin Yeni Jenerasyon Uzunu - Lukas Magera

90lardan beri kısa forvet görmemiş Çek Cumhuriyeti milli takımı Koller ve Lokvenc'ten sonra yeni pivot santraforunu buldu.

Lukas Magera (Koller ve Lokvenc kadar olmasada) pivot santrafor ortalamasına yakın fiziksel özelliklerde bir oyuncu.1,95m boyunda ve 83kg ve 26 yaşında.Yaşı milli takımda ilk kez forma giyen bir oyuncu için biraz fazla gibi fakat yine emsalleri olan Koller ve Lokvenc'in de bu yaşlardan sonra milli takımda seri şekilde forma giymeye başladığını unutmamalı.
Çek Cumhuriyeti'nin Sparta Prag ile beraber oyuncu yetiştiren 2 klübünden biri olan Banik Ostrava'da futbola başlayan Magera klübünde oynadığı 110 maçta 45 gole imza atmış.2008 sezonunda Çek 2. liginin takımlarından Kladno'ya kiralanan Magera oradan Rumen ekibi Timişora'ya geçmiş.Burada zaman zaman ön libero olarak oynatılmış Gabriel Pancu misali.Bu sezon Timişora ile UEFA Ligi'nde de forma giyerek U21 milli takımından sonra uluslararası tecrübesini güçlendirdi.

Geçtiğimiz Haziran ayında Malta maçında ilk defa milli takıma seçildi.Çok başarısız geçen 2010 DK Elemelerinden sonra kadrosunu yenilemek zorunda olan yeni antrenör Bilek'in kadroda düşünebileceği genç yeteneklerden biri de Magera olabilir.

19 Kasım 2009 Perşembe

Kahrolsun Sömürgecilik


Ulan siyahi futbolcunun "Ben Interli değilim Milanlıyım" demesi ne kötü.Afrikalısın çocuğum sen,ne Milan'ı ne Inter'i?


Kahrolsun sömürgecilik.

14 Kasım 2009 Cumartesi

Arconada-Casillas

Güzel forma olmuş,nostaljik.Arconada'nın giydiğine benzetmek istemişler sanırım.Formaları benzesin de kaderleri benzemesin.

14 Ekim 2009 Çarşamba

Düş yakamızdan D-Smart

Bank Asya 1.Lig'in tarihinde maçı tv'den en çok yayınlanan takımı biz olmak üzereyiz.Ligin geçilen 8 haftasında 3.kez maçımızı yayınlayan D-Smart Pazar günkü Ç.Rize maçımızı da naklen yayınlayacakmış.Toplamda 9 haftada tam 4 kez takımımızın maçı yayınlanmış olacak.Bu sefer ki biraz farklı bi nedenden tabi.Ne bizim ligin yeni ekibi olmamızdan(K.Erciyes maçı) dolayı ne de maçımızın Pazartesi olmasından(Karşıyaka-Orduspor-Karabük-.Ç.Rize'nin 'nedense' özel bi durumu var sanki.Onların da her maçı tv den yayınlanmak zorundaymış gibi her hafta televizyondalar.

Aslında şikayetçi olunmaması beklenenen bi durum bu fakat ben Çanakkale'deki maçların tv'den yayınlanmasından rahatsızım.Stada gelip maçını seyredebilecek bir sürü insan kahvelerden yada evinden izliyor maçı.Stada yönlenecek seyirciyi daha sokağa çıkmadan evine bağlayan tv yayınları biz gibi taraftara ihtiyacı hat safhada olan takımlar için berbat bi hadise.

Umarım D-Smart Çanakkale'deki son yayınını yapar.

13 Ekim 2009 Salı

Bayrak Hadisesi - Texas'ın tavrı

Bir futbol maçının içi ancak bu kadar boşaltılabilirdi.Ermenistan maçının sportif manada hiç bir değeri kalmadı gözümde.Tamamiyle politik emellere alet edilmiş bir toplantı olacak.Maç demek istemiyorum zira gözler sahadan çok maç öncesi-sonrası demeçlerde,Ermenliler için alınan sıkı güvenlik önlemlerinde ve tribünde olacak.Saha içi aksiyonu önemini zaten günler öncesinden kaybetmişti.
Bir futbol müsabakasına bu kadar alakasız anlam yüklenince olağan durumlar da abartılı hale geliyor,demeçler şaşkınlık veriyor. Ermenilerin kışkırtılmaması amacı ile maçtan önce bir emniyet müdürü Texas taraftarı olduğu söylenen bir grup Bursasporluya vaaz verdi."Taş sopa yasak çakmak yasak bozuk para yasak" dedi,klasik cümleler zaten biliyoruz eyvallah amirim fakat "Stada Türk ve Ermeni bayrakları dışında bayrağın girişi yasak" cümlesi bi anlık durgunluğa sebep oldu.O kısımda herkesin beyninde aynı şimşek patlamış demek ki.

Eşşeğin aklına karpuz kabuğunu sokmak bu işte! Stada doluşturulacak binlerce apolitik devlet çalışanının zaten öyle bi niyetinin olması,olsa bile gerçekleştirmesi mümkün mü be amirim! Stada az sayıda girecek olan sivil vatandaşın ve bir grup Texaslının aklına Azeri bayrağı açma fikrini sen soktun.Vebali boynuna.Bursa esnafı şimdiden başlamış Azeri bayraklarını asmaya.Gaza gelen bir grup iş adamı da 10 bin adet Türk 10 bin adet Azeri bayrağını dağıttırmış.Tanıdığım milliyetçi Bursaspor taraftarları da yarın stadta bu bayrak olayına bi vurgu yapacaktır.Zaten 1-2 saat önce vali bey de kararından vazgeçmiş ve yolu vermiş "Bayrak sokma yasağı yoktur" şeklinde açıklamayı yapmış.

Yarın çok acayip bi olay bizi bekliyor.Sırf ne kadar bayrak açılacak tepkiler nası olacak Texas bi aksiyona girişecek mi bunları merak ettiğim için izleyeceğim.

Ulan Salih

Malum spor içerikli haberlerin %90'ı milli takımımız şu günlerde.TV'lerde sürekli milli takım haberleri ve ekranda hep yenen gollerin kaybedilen maçların görüntüleri.Gözüme takılan hep aynı gol.2010 DK şansımızı yitirdiğimiz gol.Yani Salihovic'in maç 1-0 lehimize iken attığı o muazzam frikik golü.O gol yediğimiz andan beri beynimde replay durumunda.Paso başa sarıyorum.Düşünüyorum.Bosna-Hersek.Futbol altyapısı pazarı dönen paraları vs. bizim ülkemiz ile karşılaştırılamaz bile.Ama oyunun kaderine etki edecek özellikleri olan bi çok futbolcusu var.Salihovic'in frikiği olmasa Dzeko'nun kafası var Misimovic'in uzaktan çektiği şutu var,as kalecisini aratmayan kavak gibi Supic'i var.

Her ülkede en az 3-5 tane var bunlardan.Bi çok özelliğinin yanında kendisini meşhur eden tek bir özelliği daha olan futbolcular.Ve nedense bizden hiç çıkmayan modelde futbolcular bunlar.

Düşünüyorum şimdi.Milli takımın forvetlerini ele alıyorum.Hani Türk forvetlerinin arasında kalburüstü olanlar onlar ya.Semih,Sercan,Nihat,Mevlüt,Halil.Oyun modelleri aynı,özellikler birbirine denk,aralarında en hızlı koşan kim mesela ayırabilir miyiz? Yada içlerinde en iyi adam eksilten hangisidir? Yahut "Şu hava toplarına çok hakimdir" diyebileceğimiz var mı? Yok.Dümdüz önliberodan bozma forvetlerimiz var.Nihat'ın zaman zaman attığı sert şutlar dışında hepsi birbirine benzer "al birini vur ötekine" modelinde forvetler.

Tamam belki forvet böyle ya diğer mevkiler nasıl?

Kanat oyuncularımız.Arda-Hamit en gözde olanları mesela.İsabetli orta yüzdeleri çok mu yüksek?Değil. Kaleye çektikleri şutların isabet yüzdeleri? O da yeterli değil.

"Uzaktan iyi vurur", "Frikikten atar" "Kornerden asist yapar" hadi bunları geçtim uzun taç atabilen kaç futbolcu var kadromuzda.Günü bırak geçmişte bile Ümit Davala'dan başka hatrıma gelmiyor.Frikik kullanan futbolcumuz bi tek Hami olarak kalmış aklımda.Mhyre'nin çabaları sayesinde Hamit'in hasbelkader attığı frikikler dışında frikikten attığımız gol hatırlayan var mı?

Maçın gidişatına tesir edebilecek kritik özellikleri bulunan oyuncularımız yok.Tıkanan maçlarda hala topu diğerlerine göre biraz daha iyi kullanabilen oyuncuya topu ulaştırmaktan başka çabamız yok.Doldur-boşalt yapmak gerektiğinde oyuna alabileceğimiz uzun santraforumuz yok.Rakip savunmayı yıpratacak dripling yapacak forvetimiz yok.
Alın işte yıllar yılı oyunu dikine oynayabilen adam eksilten bi Arda Turan çıkmıştı ki savunmacılar onun da şifresini çözdü,devreleri yandı çocukcağızın.Kendini çalımlar oldu.Oyununa katamadı.Şut çekeceği noktalarda dahi bu yönünün eksikliği yüzünden savunmaların arasına dalar oldu.

"Amma sert vuruyo kerata" dediğimiz Sabri hala sadece sert vuruyo.İsabet? Allaha emanet.

Savunmacılarımız? Memlekette kanun mu kural mı bilemiyorum,boyu belli uzunluktan daha yüksek değerde olan insanlarımıza potansiyel stoper olarak bakılıyor.Aynı modelde Gökhan-Servet ile nereye kadar.Üstelik o boylarına rağmen çıktıkları hava toplarında çok etkili olduklarını söylemek de mümkün değil.Skora katkı? Servet gününde falan olursa.Gökhan Zan'ın ihtimali bile yok.

Üstelik bu durumu aksine çevirmek için oyuncularımızın belli yönlerini geliştirmeye çalıştıklarına da inancım yok.Alttan gelen ve kendine has özellikleri olan oyuncu da göremiyorum açıkçası.Düz,dümdüz futbolcularla,orta karar savunmalar ortasahalar forvetler ile ne başarı beklenir takımlarımızdan ne de görsellik.

11 Ekim 2009 Pazar

Türkiye - Ermenistan - 3 Büyüklerin Sakatlık Telaşesi

Aslında Belçika maçı için bu konuyu yazma amacındaydım fakat Fatih Terim ilk 11'i açıkladığında Bosna Estonya'yı yenip filmi koparmamıştı henüz.O açıdan Belçika maçı hoş görülebilir.(Şahsım tarafından değil tabii ki.Milli takıma futbolcularını yollayan 3 büyükler tarafından)

Ermenistan maçının ilk 11'ini merak ediyorum şimdiden.Zira milli takımın oyuncu kadrosunun %90'ını oluşturan 3 büyük klübün oyuncularının milli takımdan sakat dönmesi şikayeti var uzun süredir.

Zamanında Rüştü'nün İtalya ile oynanan hazırlık maçında sakatlanışı ve Fenerbahçe-TFF arasındaki problem ve geçtiğimiz Estonya maçında sakatlanan Gökhan Zan için Riijkard'ın Fatih Terim'e serzenişi akıllarda.Estonya ve Bosna maçları için Fatih Terim ve ekibinin geçerli sebepleri vardı fakat bu sefer durum farklı.Tamamen formalite maçı.(Politik önemini göz ardı ederek).Ve 3 büyük klübün önümüzdeki haftalarda önemli maçları var.(Galatasaray-Trabzon Fenerbahçe Galatasaray,Beşiktaş-Wolfsburg..)

Bakalım Fatih Terim 3 büyük klübün bu durumunu göz önüne alacak mı? Maça ideale yakın bir 11 ile ile çıkıp sakatlık yaşanır ise klüplerin tepkisi ne olacak,görevini tamamlamış olan Fatih Terim ne cevap verecek?

Neden Lucescu?

Dün DK2010 şansımızı yitirdik,muhtemeldi,bekleniyordu.Biz de 5 futbolsever kahvehane insanı arkadaş olarak gayet serinkanlı bi şekilde maçları takip ettik,kendi çapımızda analizler yaptık,tahminler yürüttük.Maçlar beklediğimiz gibi bitti.Fatih Terim de beklediğimiz hareketi yapıp istifasını açıkladı.Bunun ardından bütün bir gece sadece çay tüketip aynı şeyi düşündük."Şimdi kim gelecek?"

Ertuğrul Sağlam dedi bir arkadaş.Aynı anda diğer 4 kişinin ağzından "Cıkk! Ertuğrul olmaz" kelimeleri döküldü.Ertuğrul'u öneren arkadaş kabahat işlemişcesine kafasını öne eğdi.Diğer arkadaşların gerekçelerini bilemiyorum ama bence Ertuğrul Beşiktaş'taki görevinin altında bile ezilmişken milli takım gibi her yönden eleştiri alabileceği bir takımı çalıştırması mümkün gelmedi bana.Ayrıca teknik direktörlük becerileri hakkında da şüphelerim var.

Düşündük yine,Ayvalık'ın Midilli'nin yanıp sönen ışıklarına bakarak."Olum Denizli istifa ederse o gelir" dedi bi başka arkadaş.Tamam gelmesine gelir,o görevin de altından kalkabilecek 2-3 yerli hocadan da biridir Denizli fakat henüz istifa etmiş değil bu bir,ikincisi Beşiktaş'taki görevini bırakıp hemen akabinde milli takımın başına geçmesi mümkün değil.Ayrıca Denizli'nin sezon ortasında görevi bırakabileceğine de ihtimal vermedim ben şahsım adına.

Şenol Güneş geldi aklıma."hmmmm,hıııı" diye inleyen arkadaşların arasından biri "O da basınla mücadele edemiyor be kardeşim,neydi o Dünya Kupası zamanları.3.olduk adam hala şeklini koyamadı,her zaman eleştirildi" dedi.Basına karşı koyma hususu milli takım antenörlüğü için önemli bi özellik.Zira eleştirilere gerekli tavrı takınarak cevap veremiyorsanız basın hep üzerinize geliyor her yönünüzü eleştiri konusu ediniyor.Ki hatırlıyorum Şenol Hoca'nın giydiği takım elbiselerine bile eleştiri gelmişti 2002 Dünya Kupası'nda.Ayrıca antrenörlük dehası olmadığı da kesin.Ertuğrul için duyduğum şüphelerin büyük bi kısmını Şenol Hoca için de duydum.
Yerli hocaları tükemek üzereyken arkadaşın biri "Lan Bülent Uygun olabi..." demeye kalmadan kendisini evine doğru uğurladık.Aşırı dozda demli çaydan beyni bulanmış garibimin.

Yabancı hocaları düşünmeye başladık.Yerlilerden umudumuzu kesmiştik zira.Her biri için geçerli sebeplerimiz vardı.Fakat nedense yabancı hoca mevzubahis olunca Türk takımlarının tercihleri beni hep şaşırttı bu zamana kadar.Galatasaray'ın 2. kez Feldkamp tercihi ve Almanya'da dahi kendini kanıtlama aşamasını geçmemiş Skibbe'si Trabzonspor'un Lazaroni'si küme düşüren Broos'u,Beşiktaş'ın Tigana'sı hep beklemediğim isimlerdi.Federasyonun da böyle bir süpriz yabancıyı getirip milli takımın başına geçirmesi ihtimali kafamı çok bozdu o an için.Arkadaşlara da ilettim bu kötü hissiyatımı.Aynen katıldılar.

Peki federasyon süpriz birini seçmese gayet makul birini seçse kim gelirdi milli takımın başına? Düşündük.Aklımıza saçma sapan isimler geldi."Gigi Multescu gelsin lan" diyen bile oldu.Ama hepimizin aklında hep sotede beklettiğimiz bi isim vardı.Lucescu.Adam nasıl bir güven verdi ise millete,"Lucescu gelse üfff takım çatır çatır top oynar" diyor herkes.Hiç istisnasız Lucescu ismi herkezi heyecanlandırıyor.Her antrenöre kulp takabilecek insanlar bile "Ha tamam o gelirse olur" diyor.Lucescu'nun Türkiye'de 2 İstanbul takımını şampiyon yapmış olması,Galatasaray'a Süper Kupa'yı kazandırması,Şampiyonlar Ligi.'nde hem Beşiktaş hem Galatasaray ile başarılı oluşu muhakkak ki onu güvenilir kılan yön.Fakat bu adamın antrenörlüğü dışında Türk Futbol Kamuoyunda belli bir ağırlığının olması,her önemli maçtan önce "Lucescu'nun da görüşlerini aldık..." şeklinde bilirkişi olarak görülmesi de bu güvenilirliğini elde etmesinde önemli.

Federasyonda da muhakkak bizim gibi kahvehane insanları gibi düşünen insanlar mevcuttur.Hatta şu an ciddi manada Lucescu ile görüşmeler bile başlamış olabilir.Eğer Lucescu gelir ise ilk defa bir antrenörün göreve gelişi beni ve bi çok insanı tatmin edecek sanırım.

10 Ekim 2009 Cumartesi

Çanakkale 17 Gençlik


http://canakkale17genclik.blogspot.com/ adresinden hafif hafif Çanakkale Dardanel'i karalamaya başladım.Asıl amacım blog aleminde düzenli olarak bu takımı yazan blog yazarlarını bi yerde toplamak,tek elden yayın yapmak.Şimdi tek tek hepsine ulaşıp bu talebimi ileteceğim.Biberleyelim Co!

28 Eylül 2009 Pazartesi

Çek git bebeğim uzaklara

Bursa maçı sonrası Diyarbakırlı yöneticiler sanki el bombasının pimini çekecekmiş gibi "Çekerim bak yaklaşmayın valla çekerim takımı ligden" diye tehditler salladılar.Gerçi kimi tehdit ettiler,takımı çekseler kim "Aman yapmayın etmeyin" der orası meçhul.

Maçlarda taraftarları aleyhlerine yapılan tezahüratlardan şikayetçiler,fakat o tezahüratları hak etmediklerini gösteren tek bir hareketlerini göremedik devlet ittirmesinden sonra 2.kez çıktıkları Süper Lig maçlarında.Özellikle Fenerbahçe maçında yapılanları hatırladıkça Bursa'da gördükleri muamele "müstehak" gibi geldi bana.

Başkanın açıklamaları da enteresan,Fenerbahçe maçındaki olayları yönetime karşı bi provakasyon olarak nitelendirmiş,Bursa'da yapılanlar ise ülke adına ürkütücü seviyede siyasi olaylarmış,Diyarbakırspor Türkiye'nin takımıymış.Kardeşlik ve barış sürecindeymişiz vs vs..Bu kadar politik cümleden sonra Diyarbakırspor'un ajitasyon yolu ile 1-2 sezonu daha devlet eli yardımı ile Süper Lig'de geçirmesi muhtemel. Zira dönem "barış süreci,kardeşlik,dostluk" söylemlerinin en çok piyasa yaptığı dönem.

Diyarbakır yönetiminden kendini bilmezin biri de "Bursaspor'u Diyarbakır havaalanına indirmeyiz" demiş.Benim tanıdığım Bursalılar bu sözlerden sonra oraya ama uçakla ama trenle ama otobüsle gider "Türkiyenin takımıyız" diyenlere,şehir takımcılığı şehir takımı taraftarlığı nasıl olur ders verir.

26 Eylül 2009 Cumartesi

Bu hafta patlar mı?

Nedir bu "patlatma" uğraşı.

"Galatasaray Eskişehir'le oynuyo hacı,bu hafta patlar mı Cim Bom he?"

"Olum Antalya kesin Fener'den puan alıcak,patlıycaklar bu hafta görürsün"

Millet olarak serileri bozma,bozdurma,bozulunca sevinme olayımızı çözebilmiş değilim.Galatasaray taraftarı haricinde herkes Es-Es-Es Ki-Ki-Ki diye dolanıyor ortalıkta,aynı şey Antalya için de geçerli.Neden bozan taraftanız? Hadi Beşiktaş taraftarısın ve rakiplerinin rakibini destekliyorsun,anlarım Bursalısı Kayserilisi Çanakkalelisi..Size noluyor ulan?

Bu türün 2.gelişmiş halleri de kendi takımlarımızın değil yabancı takımların serilerine takmış vaziyettedir.Daha elim ve vahimdir.Real Madrid'in galibiyet serisi bitsin diye Osasunalı Villarealli olan arkadaşlarım var,üzülüyorum,utanıyorum.

20 Eylül 2009 Pazar

Maku

Geçtiğimiz sezon başında bi transfer söylentisi dolanıyordu,Anadolu klüpleri de hafif hafif Avrupa'da adı duyulmuş oyuncuları getirtmeye başlamıştı ve bu furyaya kapılan Kayserispor Nürnberg ile küme düşen Çeklerin ünlü santraforu Koller'e teklif götürmüştü.Tabi dedim ya söylentiydi bu,belki de Kayseri Koller ile hiç ilgilenmemişti bile ama bu isimde ve bu tarzda bir oyuncuyu Türkiye'ye getirmek çok akıllıca gelmişti bana.Olmadı.Kayseri Koller'i almadı.Hedef santrafor ile oynasa çok daha başarılı olabilecek olan Kayserispor tam tersi tarzda oynayan Aghahowa'yı transfer etti.Sonuç malum.Aghahowa ve Kayseri başarısız oldu ve yollar ayrıldı.
Geçtiğimiz sezonki Koller girişiminin söylenti olmadığı ise bu sezon başında belli oldu.Tolunay Kafkas yada Süleyman Hurma Koller ayarında bir santraforu gidip Portekiz'den bulup getirdi.Sezonun hemen başında Portekizli Ariza Makukula takıma kazandırıldı.
Aslında ülkemizde pek tanınmasa da zaman zaman Portekiz Milli takımının formasını dahi giyen bi oyuncu Zaire asıllı Makukula.Ve bu sezona gayet iyi başladı.Galatasaray maçında attığı gol ile ne derece tehlikeli bir santrafor olduğunu gösterdi.Sonrasında Denizli maçı ve bu akşam oynanan Beşiktaş maçı ile gol sayısını 3'e çıkarttı.
Makukula sezon sonuna dek,hava toplarında sıkıntı yaşayan Türk takımlarının savunmalarına zor anlar yaşatır ve Kayserispor için bir çok sayı üretir kanaatimce.Ayrıca Kayserispor'lu yöneticiler La Liga ve Premier Lig tecrübesi bulunan bir santraforu kiralık da olsa takımlarına kazandırarak muazzam iş çıkarmışlar.Süper Lig'e en azından UEFA Kupası'na katılma hedefi ile başlayan kalburüstü Anadolu klüplerimiz Kayserispor'un bu hamlesini görmeliler ve bu transfer politikasını benimsemeliler.Bursaspor Eskişehirspor Gaziantepspor gibi klüplerimiz bu ayarda transferleri yapacak maddi güce sahipler.

19 Eylül 2009 Cumartesi

Incredible Come Back

"Bitmez!" denen bitti olmaz denen oldu ve eve geri döndüm.Askerlik görevim bitti.

Anne yemeği,televizyon kumandası ve sivil giyisilerle beraber blog aleminde dolanmak da özlediklerim arasındaymış meğer.Derhal blog görünümüne bi ayar verdim ve yazmaya başladım hafiften.Futbol karalamaya devam edicem naçizane.

11 Nisan 2009 Cumartesi

Roma'da Lazio vardır!

Giderayak böyle bi derbiye denk gelmiş olmam hem sevindirici hem üzücü oldu.Zira ilk 4 dakikadaki şovu izleyip 2.yarıyı seyredememiştim askeri birliğime yol almam sebebiyle.Uzunca bir süre yazmama durumunda kalırım diye düşünürken böylesine ezici bir galibiyete kayıtsız kalamadım,çok değerli Ömerciğimin de isteği üzerine yazıyorum.

"Sezona fırtına gibi başlayan" diye girip bu aralar ne kadar formsuz ve istikrarsız olduğundan dem vurulan Lazio bugün maçın başında Roma'yı nasıl da komaya soktu! Derbi maçların favorisi olmaz klişesinin yanında bir de ligde daha alt sırada olan kazanır eklenmeli bence.Dikkat ediyorum 2 takım arasındaki maçlarda üst sıradaki kimse maçı kazanmak zorunda olan ligde hedefleri bulunan hangi takım ise o takım daha bozuk bir konsantrasyonla ve tutuklukla maça başlıyor.Bugün de öyle oldu ŞL yahut UEFA hedefinde olan takım Roma iken ligdeki hedeflerinden uzakta ve istikrarsız olan Lazio kazanmak zorunda gibiydi.

Mexes için ayrı bir paragraf yazmak istiyorum.Bu adamın çirkefliği yüzüne de mi yansımış nedir Totti'nin bi boy ufağı şeklinde ama x2 kat daha pislik maç içinde.Yenilgiyi kaldıramama gibi bir durumu var.Allah acılarını tez elden dindirsin.

Balıkesir otogarındaki internet cafe hakkında da yazmalıyım.Gayet rahat,servis iyi,menü sağlam,çaylar demli,tostlar kıyak.Tavsiye ederim.

2 Nisan 2009 Perşembe

Rahat! Hazrıoouuul!

Asker oldum dün itibari ile.Bloga zaten uzun zamandır yazamıyordum bu da askerden dönene kadar ki son yazım olur muhtemelen.Ölmez sağ kalır isem askerlik dönüşü de yazıp çizme niyetindeyim.

5 Mart 2009 Perşembe

Özledik - Sportaç



Neredesin çocukluğumuzun markası?

Fuhuş değil tecavüz

Ufak bi umutla da olsa Inter'in kaybedebileceğini,Mourinho'nun küstahlığının,çirkefliğinin tavan yaptığı dönemde olası bir mağlubiyet ile afallayacağını düşünerek oturduk tv başına ve maçı izlemeye koyulduk.

Aman yarabbi,o da ne? Henüz dakika 42 ve hakemin kararlarında hiç bir anormallik yok,fakat skor 3-0.Sampdoria ezdi dövdü bıraktı Inter'i.İkinci yarıda bir de 10 kişi kaldılar,e hadi buyur Mourinho efendi göster marifetini.Nerdeee.Beyimiz klübeye çakıldı sanki,suratındaki ifade "Ay bana bişeyler oluyo" ifadesiydi.Dokunsalar ağlayacak gibi.1 gol için debelenip duran Interlilere Castellazzi dur dedi.Roma maçının assolisti Balotelli de tık yok.Adriano ona keza.Inter'i severim taraftarından ötürü ama bu Mourinho ile başları beladan kurtulmaz.Her takım artık Inter'in karşısına bilenerek çıkar.İtalya Kupası gitti.Haftaiçi Şampiyonlar Ligi'de uçup giderse artık Mourinho düşünsün.

4 Mart 2009 Çarşamba

Maç İzlemek

Lazio-Juventus maçı için yazı yazma gibi bi düşüncem yoktu ama bu gece o kadar lezzetli bir maç tattık ki birilerine anlatmadan,bi yerlere yazamadan geçemeyeceğim.

Öncelikle bir maçı tv'den takip edeceksek eğer yayının kalitesi herşeyden önce geliyor.Ntvspor açıldığından bu yana yayın hususunda bir sıkıntımız yok,sağolsunlar en izlenesi maçları hep yayınladılar.Asıl yayını yapan italyan kanalı (ki sanıyorum Sky) bizim Lig Tv yayın ekibine ders vermeli.Atakları kesmeden pozisyonları tekrar ediyorlar,tribünlerdeki taraftarları gol anında gösteriyorlar,koreografi vs. olduğu zaman Lig Tv ve D-Smart gibi 2-3 saniye değil uzun uzun gösteriyorlar.Bir de Emre Gönlüşen o kadar akıcı o kadar güzel anlattı ki maçı takdir etmemek elde değil.Ertem Şener ve Emre Tilev gibi iki şaklabanı 1 hafta içinde ard arda dinledikten sonra bu maçta gerçek bir maç anlatımı nasıl oluyormuş hatırlamış olduk.

Maça gelecek olursak.Kısmen yedek oyunculara yer verilmiş olsa da tüm futbolcular maçı kazanmak için oynadı.Ne Juventus öne geçtiğinde yaslandı,ne de Lazio 2-1 ile yetinme çabası içine girdi.Yaşlı oyuncuların rölanti oyunlarına karşı genç oyuncuların heyecanlı istekli halleri çok hoşuma gitti.Fazla sayıda gol pozisyonuna girilmesi,pas hatalarının azlığı,oyunun gereksiz fauller ile kesilmemesi ile göze çok hoş gelen bir futbol çıktı ortaya.Ayrıca desteklediğim takımın da maçı kazanmış olması keyfimi ikiye katladı,onu da söylemeden edemem.

Para verip ne stadtan ne Lig Tv'den ne de D-Smart'tan böylesine hoş maçlar seyredemiyoruz ne yazıkki.Bizim liglerimizde bu kalitede oyunları izlemek hiç nasip olmadı,olmayacak gibi de.Bu sebepten yabancı liglerdeki futbol maçlarına muhtacız.Serie A'ya La Liga'ya Premier Lig'e zeval verme Ya Rabbi ! Amin.

3 Mart 2009 Salı

Nostalji Olayı (5) - Fevzi Tuncay

"İnişli çıkışlı form grafiği" tabiri vardır ya türk futbol jargonunda,o tabir bu adam için türetilmiş sanki.Fevzi Tuncay,1995 yılında henüz 18 yaşında iken geldiği Beşiktaş'ta bulunduğu 7 sezon içinde en tepeyi ve en dibi görmüş,Anadolu'yu diyar diyar dolaşmış,artık hakkında "Futbolu bırakmış olum" söylentileri çıkmışken tekrar adını duyurmaya başlamış bir kaleci.

Daum'un Almanya'dan bulup getirdiği şapkalı kaleci Aumann'ın beğenilmemesinden sonra kaleye Hırvat Mrmic geçirilmiş arkasına da Muğlaspor'dan 18 yaşında genç bir kaleci olarak transfer edilmişti.Kaleyi devraldığı ve neredeyse tüm maçlarda oynadığı 1999-00 sezonunun şampiyonunu tayin edecek maçta Galatasaray'a karşı yediği o unutulmaz gol kariyerindeki yükselişin bir anda durmasına ve akabinde yediği hatalı goller ile tepetaklak olmasına sebep oldu.Milli takımın gelecekteki kalecisi olarak adledilen Fevzi sadece Euro 2000 kadrosunda 3.kaleci olarak bulunabildi.Shorunmu'nun gelişi ile 2.kaleci durumuna düştü.2002 yılında Denizlispor maçında yediği hatalı gol,özel hayatındaki sorunları gibi durumlarla artık yönetim ve taraftarın ona olan desteği bitmişti.Her fırsatta Fevzi'nin yerine bir kaleci almak istediğini söyleyen yöneticiler Fevzi'yi Antep'e kiralamışlardı.Gerçi Fevzi'nin yerine gelen Asper-Krajer-Myhre "Gelen gideni aratır" dedirtmişti ya,o ayrı mevzu. Antep'te yarım sezon boyunca 7 kez forma şansı bulan talihsiz kaleci sezon sonunda gittiği Samsunspor'da da bir sezon boyunca sadece 1o kez oynayabildi.Henüz 25 yaşında bir kaleci olarak kariyerinin 5.klübü Malatyaspor forması ile 3 sezon boyunca kaleyi korudu.Bu dönem içerisinde kendisini toparladı.3 Büyüklere karşı başarılı maçlar oynayarak adını tekrar duyurdu.Hatta adı tekrar milli takım için bile anılmaya başlamıştı.Fakat 2006'da Malatyaspor'un küme düşmesi ile beraber Fevzi'de takımdan ayrılan oyunculardan olmuş,Süper Lig takımlarından Manisaspor ile anlaşmıştı.Manisaspor'da 1 numara olmayı başaramayıp Bülent Ataman'ın arkasında beklemişti.O sezondan sonra Malatyaspor'a geri dönüp tutunamamış ve başladığı yere Fethiye'ye geri dönmüştü.2008 sezonu sonunda 30 yaşında bir kaleci olarak artık kariyerini bitirme noktasına gelmişken geçtiğimiz Ocak ayında Bank Asya 1.Lig takımlarından Diyarbakırspor'a transfer olarak herkesi şaşırttı.Ve Diyarbakırspor forması ile oynadığı son 4 lig maçında gol yememeyi başardı.

Diyarbakırspor Fevzi Tuncay'ın da iyi oyunları ile Süper Lig'e yükselebilir.Fevzi'de 32 yaşından sonra atlattığı onca badireden,iniş ve çıkışlardan sonra ayakta olduğunu gösterebilir.

Özledik 2 - Almeyda-Simeone-Lombardo


2 Mart 2009 Pazartesi

12 - Hakan Arıkan

Rüştü'nün kart cezası sebebi ile İBB maçında kaleye geçmesi ve oynadığı oyun ile galibiyette payı olması sebebi ile 12 serisinde sırayı Hakan Arıkan'a verdim.

Hakan Arıkan'ın adını duyurduğu hatta belki de Beşiktaşlı yöneticilerin onu transfer listesine aldığı dönem Ankaraspor'da oynarken Galatasaray maçında 2 penaltı kurtardığı dönem.O dönem hakikaten formda,güven veren,gelecek vaad eden bir kaleciydi Hakan.Tavan yaptığı dönemde milli takıma kadar yükseldi.Beşiktaş'a kendisi gibi büyük umutlarla kadroya dahil edilmiş genç bir kaleci Ramazan Kurşunlu ile takas edilerek geldi.Rüştü'nün sakatlığı ile 2007-08 sezonunda kalede Hakan Arıkan başlıyordu maçlara.Şampiyonlar Ligi maçlarında da sırıtmadan gayet başarılı oynuyordu.Fakat Liverpool ile Anfield Road'da oynanan maç Hakan'ın sonu gibiydi.Diatta ve İbrahim Üzülmez gibi beceriksiz savunma oyuncularının da katkıları ile tam 8 gol yedi ve İngiliz milli takımından sonra bir ingiliz takımından 8 gol yiyen 3.türk kalecisi oldu.1 hafta önce Liverpool'a karşı İnönü'deki başarılı formundan bahsedilen Hakan 1 hafta sonra yerden yere vuruluyordu.

O maça kadar 1 numara olan Hakan o maçtan sonra sezon bitimine kadar hem Beşiktaş'da hem milli takımda sakatlık-ceza durumları dışı forma şansı bulamadı.Bu sezonun başında yine Liverpool maçına benzer şekilde Ukrayna'nın Metalist takımı ile oynanan maçta da yediği 4 gol sırt numarası olan 84 ile dalga geçilmesine sebeb oldu."Köy takımından 4 gol yedi" diye onu eleştirenler Metalist UEFA'da tur atladıkça afallıyorlardır umarım.

O maçın üzerinden 1,5 sezon geçmesine rağmen Beşiktaş taraftarları hala o 8-0'lık skorun günahını Hakan Arıkan'a yıkma çabasındalar.Skora tesir ettiği,galibiyete katkıda bulunduğu İBB maçında bile protesto edildi.Aslında bu tavırlar Türkiye'de kaleciliğin futbol mesleğinin her mevkisinden her kademesinden daha da zor daha da nankör olduğunu gösteriyor.Ve Hakan Arıkan'ın kariyerine bakarak Türkiye'de bir kalecini hangi kriterlerle "iyi kaleci" hangi kriterlerle "kova kaleci" olduğunu görebiliriz.

27 Şubat 2009 Cuma

Maç Özeti Klişeleri

-İzmit İsmet Paşa Stadı'nda yağmurlu bir havada oynandı Kocaeli-Gaziantepspor maçı ve tribünlerde 12bin biletli seyirci.

-Şiddetle puana ihtiyacı olan taraf Sakaryaspor'un ataklarını sıklaştırdığı dakikalar-Pozisyonu dikkatle izliyoruz,Şevket...Aşırtma bir vuruş...Savunmaya çarpan top.Ve top ağlarda.İlginç bir gol.

-Hakkı skoru belirleyen golü kaydediyor ve karşılaşma 2-1 Adanaspor üstünlüğü ile sona eriyor.

-Kendisinin ikinci takımının üçüncü golü.

-Kalan dakikalarda da gol olmayınca karşılaşma 0-0 sona eriyor.

-Orhan Erdemir'in son düdüğüyle maçı kazanan taraf Gençlerbirliği oldu.

24 Şubat 2009 Salı

Taner - Hübner

1-2 ay öncesine kadar spor programlarında bile adı geçmezken bugün anahaber bültenlerine konu oldu Taner Gülleri.Sebebi malum; Galatsaray'a attığı 4 gol.Galatasaray'a değil de herhangi bir anadolu takımına atsaydı o golleri bizim "taze boka konucu" basınımızın ilgisi farklı olurdu.32 yaşında olması ile alakalı olarak "Keşke genç olsaydı..." diye uzun uzadıya yorumlar görüyorum sağda solda.Bu tarz yazılar bana Taner'in Türkiye'de 32 yaşında yaptığını zamanında Serie A'da 35 yaşında yapmış olan tecrübeli,kurnaz bir golcüyü hatırlattı.Dario Hübner.


Kariyer açısından çok benzerlikler var Taner ve Hübner arasında.Taner Adana Demirspor ile başladığı kariyerinde çoğunlukla 1.ve 2.lig takımlarının kadrolarında yer aldı.Başarılı olduğu dönemler hep alt liglerde oynadığı dönemlere tekabül etti.Geçtiğimiz sezon Kocaelispor ile Süper Lige yükseldi,aynı zamanda 21 golle gol kralı oldu.Bu sezonki formu ile Süper Lig'de de gol atabilecek kalitede olduğunu gösterdi.Bir çoğu büyük takımlara olmakla beraber an itibari ile 13 gole imzasını attı.Gol krallığındaki iddiası belli.

Taner'in karyerine tıpatıp benzeyen bir kariyere sahip olan Hübner de futbola İtalya'nın alt lig takımlarında başladı.Serie C'de Pergocrema,Fano Calcio ve Cesena'da oynadıktan sonra nihayet Brescia'da Serie A ve Serie B'de forma giydi.Bu döneme kadar biri Serie B biri Serie C'de olmak üzre 2 kez gol kralı oldu.
2001-2002 sezonunda Piacenza forması altında kariyerinde tavanı gördü ve o dönem Ronaldo,Shevchenko,Inzaghi,Batistuta,Crespo gibi forvetlerin oynadığı bir ligde 24 gol atarak gol kralı oldu.Takımının Ligi 12.bitirmesi ile kümede kalmasını sağladı.Sonraki sezonlarda aynı formu tekrar edemedi ve kariyerini yine alt liglerde bitirdi.O yılki formu ile 2002 Dünya Kupası için İtalya milli takımına seçilmesi gündeme geldi,fakat olmadı.1 kez bile milli formayı giyemeden kariyeri bitti.

Belki Taner için durum Hübner kadar geç kalınmış değil.Adı yavaş yavaş milli takım ile anılıyor.İspanya maçları için aday kadroya dahi çağırlabilir.Ama milli kariyer öncesinde Kocaelispor'u ligde tutma gibi bir sorumluluğu var.Zamanında 35 yaşındaki Hübner'in 3 puan farkla Piacenza'yı ligde tuttuğu gibi Taner'in de golleri ile Kocaelispor'u ligde tutabilmesi önemli.Bunu başarır ise kendisine yapıştırılan "2.lig golcüsü" etiketini söküp atmakla birlikte Kocaelispor taraftarının da yıllarca unutamayacağı bir sembol futbolcu olabilir.

23 Şubat 2009 Pazartesi

Mustapha Hadji

İddaa oynarken Nancy-Lyon maçına yanlışlıkla 1 oynamışım.Oran 3,20 Lyon kaybeder mi acaba Nancy de skoru değiştirebilecek isim var mı diye bi umutla girip kadrolarına baktım.O da ne.Hadji.Soranlara " Ohoooo Hadji bıraktı olm diyoduk,yalan mı olduk yani.Hem bu herif 40ına meriven dayadı ulan " diyoduk,nooldu? Maçın TV yayını da vardı,açtım baktım.Bildiğin Hadji.98 Dünya Kupası'ndan önce ve Dünya Kupası'nda bu adamın şanını şöhretini hatırlıyorum.Fas'ın Zidane'ı idi adeta.98'de ayrıca Afrika'da yılın futbolcusu seçilmişti.Deportivo,Coventry ve Aston Villa'dan sonra ne yaptı nerelere gitti hiç haberim yoktu.
Ama an itibari ile Nancy'de oynayan ve Lyon maçında bir de penaltı kaçıran mevzubahis Hadji bizim bildiğimiz Hadji değilmiş.Onun kardeşi Youssouf Hadji'ymiş.Çok da benziyo keratalar.Zannediyorum ki zamanında abisinin torpili ile abisi gibi Nancy'de futbola başlamış.Abisi gibi bi kariyere ve popülariteye sahip olması zor gibi,zira Fransa dışında hiç bir klüpte oynamamış.Fas milli takımına da zaman zaman seçiliyor sanırım.Keşke şu an Nancy'de oynayan ufak Hadji değil de büyüğü olsaydı,nostaljinin kralı olurdu be."Ulan biz bu herifin 98'deki hallerini hatırlarız be" deme zevkini yaşardık.

22 Şubat 2009 Pazar

Che Portiere! - Carlo Cudicini

Tottenham'ın yeni kalecisi,9 yıldır Premier Lig'de kariyerini sürdüren Cudicini'nin Cech transfer edilip yedek kalana kadar Chelsea'de yaptığı kurtarışlardan bir derleme.Umarım Tottenham forması ile de benzer kurtarışlar yapar.



Kısa kısa...

-Inter'in deplasmanda Bologna'yı 2-1 yendiği maçta maçın sonlarına doğru yaptığı kurtarışlarla galibiyette büyük payı olan Julio Cesar lig maçlarının önemli olduğunu ve Şampiyonlar Ligi öncesindeki lig maçlarına odaklanmak için normalden fazla çaba göstermeleri gerektiğini söyledi.Man. Utd. maçı için de çok fazla telaşlanmalarına lüzum olmadığını ve çok kaliteli bir ekip olduklarını belirtti.Aksayan Inter savunmasının arkasında muhakkak ki Julio Cesar'a salı günkü maçta büyük iş düşecek.

-Espanyol kalecisi Kameni kazandıkları Barcelona derbisinden sonra Espanyol'dan sezon sonunda ayrılacağını ve mümkünse Premier Lig'den bir takım ile anlaşmak istediğini açıkladı.Espanyol taraftarın tepki ve tehditlerine rağmen özveri ile oynuyor Kameni,profesyonellik adına örnek alınması gereken bi davranış.Gittiği yerde başarılı olur umarım.

-Man.Utd demişken gol yememe serisini 8 Kasım 2008'den bu yana sürdüren kaleci Van Der Sar Blackburn maçında Santa Cruz'dan yediği gol ile bu alandaki rekoru kırma başarısını gösteremedi.Yine de Avrupa'da üst seviye ligler arasında en uzun süre gol yemeyen kaleci olarak adını hem klüp hem de lig tarihine yazdırdı.

-Liverpool kalecisi Reina İspanyol Radyolarından birine verdiği demeçle Atletico Madrid'e transferi gibi bir durumun söz konusu olmadığını açıkladı.Eski bir Atletico oyuncusu olan babasının kendisinin de Atletico'da oynamasını çok istediğini fakat şu an için mümkün olmadığını söyledi.Ayrıca "Bir gün İspanya'ya dönecek olursam ilk tercihim Atletico olur" dedi.Barcelona alt yapısından yetişmiş bir futbolcunun Madrid takımında oynamak istemesi enteresan geldi.Sermet Şükürvari söylemlerle oğlunu Atletico'ya göndermek isteyen baba Reina'da "futbolcu babası tripleri"nin ne kadar evrensel olduğunu gösteriyor.

21 Şubat 2009 Cumartesi

Katalan Yayıncılık'dan "Barcelona'yı Nasıl Yendim" Mauricio Pochettino

İspanya'nın aslında derbi olmayan R.Madrid-Barcelona derbilerinden sonra böyle ufak derbileri de var.Atletico-Real,Espanyol-Barça,Deportivo-Celta ve Sevilla-Betis gibi.Hiçbir zaman R.Madrid-Barça maçları kadar heyecan uyandırmasa da derbi sayılmasa da en nihayetinde La Liga maçıdır dedik,izlemeye koyulduk.

Aman yarabbi! Bu nası maç.Küçük derbi büyük heyecan.Ercan Taner'in gerilimli sesi,Barça taraftarının hakeme ve Espanyol oyuncularına anormal tepkileri ile derbi havasını soluduk önce.Espanyon'un Barça'dan bu sezon gol yemeyen tek takım olması Barça taraftarını da gaza getirmiş hafiften.Sonrasında De La Pena'nın Rıdvan Dilmen'in " Bu mevki bitti artık dünya futbolunda.10 numara oyuncu oynatmıyor büyük takımlar" sözüne "Ben varım Rıdvancığım, al bak dünya devi Barcelona'ya da 2 tane salladım hatta" der gibiydi.Gerçi De La Pena-Rıdvan Dilmen dialoğu ne kadar uzak ve abuk bi dialog olsa da De La Pena hala takımını 10 numara olarak yöneten yönlendiren oyunun gidişatına skor olarak tesir eden futbolcuların hala geçerliliğini koruduğunu gösterdi cümle aleme.Luis Garcia'nın da zaman zaman yaptığı Barça savunmasının dengesini bozan presi de unutulmamalı.Ha bir de Espanyol taraftarının üzerine "Are you player?" diye saldırdığı Kameni de Barça'dan 2 maçta da gol yememe başarısını gösterecekti.Olmadı ama maçın kaderine etkiyen oyunculardan biriydi.
Barça'da sahaya çıkan 11'deki noksanlar oyuna da yansıdı.Messi ve Eto'o'nun da gününde olmayışları ile beraber ofansif anlamda kısır kalan Barça tüm gücünü kullanarak hücum ettiği anlarda ancak Toure'nin karambole golü ile sayı üretebildi.Golden sonra herkes Barça'nın 2.gol için saldıracağını,baskı kuracağını düşünürken tam tersi oldu Espanyol kontralarla iyi çıktı hatta goller kaçırdı.

Gelene 6 gidene 7 sallayan Barça'ya kendi sahasında kümede kalma mücadelesi veren rakibinin kök söktürmesi çok hoşuma gitti açıkçası.De La Pena'nın yetiştiği klübünden intikam alırcasına oynaması da maça tad veren unsurlardan biriydi.

Uzun lafın kısası Pochettino "Barcelona nasıl mağlup edilir"in dersini verdi bu gece.Böylesine olağanüstü bir takım sanıyorum sadece bu gece Espanyol'un oynadığı gibi bir oyun ile mağlup edilebilirdi.

File bekçisi topu filelere gönderdi

Yazacak mevzu bulamadığımda abanıyorum videoya,yalan yok.Bu video kaleci abilerimizin attığı gollerin derlendiği bir video.Frikikten,penaltıdan,kornerden gelen topa kafayla vs vs..İçlerinde en beğendiğim Massimo Taibi'nin golüdür.Benim diyen santrafor o kadar nizami bi kafa vuruşu yapamaz.


20 Şubat 2009 Cuma

Che Portiere! - Jeremie Janot

"Kaleciler hafiften deli olur" diyen abilere amcalara kızıyordum da bu adamın varlığından haberdar olduktan sonra vazgeçtim.Şekil itibari ile kaleciden,sporcudan ziyade "Şovumu yapar alkışımı alır kaçarım babuş" mantalitesinde bi akrobat gibi.

Fransız geleneği 16 numaralı kaleci formalarına yeni bi soluk getiren Janot bu güne kadar işte bu enteresan formalarla sahaya çıktı;

Çılgın ama bir o kadar da başarılı,istikrarlı bi kaleci Janot.Kariyerinin tek klübü olan St. Etienne'de 1996'dan bu yana yaklaşık 250 kere forma giydi.Taraftarın en sevdiği isimlerden biri,ayrıca takım kaptanı.2010 DK elemeleri öncesinde kalesi için belirsizlik olan Fransa Milli Takımı için de adı anılıyordu fakat Domenech yine tuhaf tercihlerle kaleye Janot'un yerine genç tecrübesiz Lloris ve Mandanda'yı ve hatta Marseille'nin kapı dışarı ettiği Carrasso çağırdı.Fiorentina kalecisi Frey gibi Janot'da Domenech'in Fransa Milli takımından ayrılmasını 4 gözle bekliyor.

İşte bu kısa boylu renkli formalı klasik kısa boylu 16 numaralı Fransız kalecinin kurtarışları;



18 Şubat 2009 Çarşamba

Van Der Sar,rekor ve ince hesaplar

Bu gece 22.00'da oynanacak Fulham maçında rekortmen adayı kaleci Van Der Sar gol yememesi durumunda,Avrupa'da üst düzey ligler içinde en uzun süre gol yememiş olan eski Atletico Madrid kalecisi Resino'yu geçecek.Toplamda 1302 dakika gol yememiş olacak ve genel sıralamada 5 olacak.Listenin en tepesinde Mazaropi var ve 1816 dakika gol yememiş.Van Der Sar'ın Mazaropi'nin de ünvanını alabilmesi için 514 dakika yani 5 tam maç ve 6.maçın 64.dakikasına kadar gol yememesi gerekiyor.5 tam maç sırası ile;Blackburn,Portsmouth,Newcastle,Liverpool ve Fulham.Liverpool maçı dışında ManU bütün bu maçlardan gol yemeden çıkabilir gibi.6.maç yani rekoru kırabileceği maç ise Old Trafford'da Aston Villa maçı.Tarihi Nisan ayının 4'ü.Van Der Sar bu rekoru kırma başarısı gösterir ise Premier Lig'de 8 Kasım 2008'den 4 Nisan 2009'a kadar gol yememiş olacak.

Bu rekoru kırması halinde zannediyorum ki ingiliz kraliçesi tarafından bilumum ünvanlara layık görülecek,Man.Utd. efsanelerinden biri olucak hatta heykeli falan dikilecek.Tabi bu akşamki maçın 62.dakikasında bir gol yerse adı sadece IFFHS listelerinde geçen eski bir kaleci olarak da kalabilir.İzleyip görelim.

Özledik - 1



Neredesin güzel insan Di Canio?

17 Şubat 2009 Salı

Büyük Koray

Dardanelspor ile ilgili uzun süredir yazmıyordum ama ard arda gelen 6 galibiyet ve bu yazıya konu olan Koray Kurt'un 16 gole ulaşmış olması ile yazmaya karar verdim.

Oyuncu izleme-değerlendirme hususunda Türkiye'de belki de en başarılı bir iki isimden biridir Nahit Güzel.Memleketin doğusunu batısını tarar potansiyeli en fazla olanları seçer getirir Çanakkale'ye.Daha önce Dardanelspor'dan büyük klüplere transfer olan Hasan Kabze,Mehmet Topal,Gökhan Zan gibi futbolcular hep bu yollarla çok küçük yaşlarda klübe kazandırıldı ve İstanbul klüplerine satılarak milli takım seviyesine kadar yükseldi.Saydığım isimlerin Çanakkale'ye geliş yaşları 15-16 yaş aralığı idi.

Fakat son 2-3 sezondur bu yaş aralığındaki futbolculardan vazgeçildi,U21 seviyesindeki gençlere yönelildi.Bu isimlerden ilki de Koray Kurt oldu.Takımda.Akhisar Belediyespor'dan çok cüzi bir bonservis bedeli ile transfer edilen Koray ilk sezonunda Deniz Kolgu,Göksel ikilisinin ardında zaman zaman forma şansı bulabiliyordu.Kademe ve Yükselme grubunda toplam 8 gol atması gelecek sezon takımda tekrar yer bulabileceğine işaretti.Bu sezona ise çok hızlı bir giriş yaptı.Geçtiğimiz haftasonu deplasmanda oynanan Gebzespor maçında attığı gol ile Kademe ve Klasman gruplarında toplamda 16 gole ulaştı 25 yaşındaki Koray.Adam eksilterek oynayan santraforların neslinin tükendiği bir dönemde kapalı savunmalara karşı birebir gelecek bir oyuncu.Driblingleri muhteşem,ayrıca gerektiği zaman sağ kanatta da görev yapabiliyor.Forvetteki partnerlerine de servis yapıyor.Bu gözler 18 Mart Stadı'nda Hasan Kabze'yi de seyretti,ama iddia ediyorum ki Koray Kurt Hasan Kabze'den daha yetenekli ve eğer bu sezonun sonunda takımdan ayrılıp Süper Lig takımlarından birine transfer olur ise Hasan Kabze'den daha başarılı olacak.Şu ana kadar kendisini Trabzonspor'un izlediğini biliyoruz.Ama gelenektir,Adnan Sezgin gelir izler alır götürür.Mehmet gibi Hasan gibi Fevzi gibi Koray da apar topar Galatasaray'a imza atabilir.

Kısa kısa...

-Napoli'nin "yeni" kalecisi 39 yaşındaki Bucci kariyerini Napoli'de sonlandırmak istediğini söylemiş.E bi zahmet.

-Haftasonu Glasgow Rangers'in elinden zor kurtulan Celtic'de Aiden McGeady ve McManus alınan 1 puanı kaleci Artur Boruc'a borçlu olduklarını söylemişler.Boruc derbi maçta yaptığı kurtarışlara Celtic'i ipten alan oyuncu olmuştu.

-Marsilya teknik direktörü Gerets Twente maçı öncesi Mandanda'nın sakatlığının uykularını kaçırdğını,kalecilerinin bu maçta kendilerini yanlız bırakmaması için dua ettiğini söylemiş.

-Premier Lig'de 563 kez forma giyerek rekor kıran Portsmouth'un 40lık kalecisi James oynamaya devam etmek istediğini ve bu rakamı yükselteceğini söylemiş.