27 Şubat 2009 Cuma

Maç Özeti Klişeleri

-İzmit İsmet Paşa Stadı'nda yağmurlu bir havada oynandı Kocaeli-Gaziantepspor maçı ve tribünlerde 12bin biletli seyirci.

-Şiddetle puana ihtiyacı olan taraf Sakaryaspor'un ataklarını sıklaştırdığı dakikalar-Pozisyonu dikkatle izliyoruz,Şevket...Aşırtma bir vuruş...Savunmaya çarpan top.Ve top ağlarda.İlginç bir gol.

-Hakkı skoru belirleyen golü kaydediyor ve karşılaşma 2-1 Adanaspor üstünlüğü ile sona eriyor.

-Kendisinin ikinci takımının üçüncü golü.

-Kalan dakikalarda da gol olmayınca karşılaşma 0-0 sona eriyor.

-Orhan Erdemir'in son düdüğüyle maçı kazanan taraf Gençlerbirliği oldu.

24 Şubat 2009 Salı

Taner - Hübner

1-2 ay öncesine kadar spor programlarında bile adı geçmezken bugün anahaber bültenlerine konu oldu Taner Gülleri.Sebebi malum; Galatsaray'a attığı 4 gol.Galatasaray'a değil de herhangi bir anadolu takımına atsaydı o golleri bizim "taze boka konucu" basınımızın ilgisi farklı olurdu.32 yaşında olması ile alakalı olarak "Keşke genç olsaydı..." diye uzun uzadıya yorumlar görüyorum sağda solda.Bu tarz yazılar bana Taner'in Türkiye'de 32 yaşında yaptığını zamanında Serie A'da 35 yaşında yapmış olan tecrübeli,kurnaz bir golcüyü hatırlattı.Dario Hübner.


Kariyer açısından çok benzerlikler var Taner ve Hübner arasında.Taner Adana Demirspor ile başladığı kariyerinde çoğunlukla 1.ve 2.lig takımlarının kadrolarında yer aldı.Başarılı olduğu dönemler hep alt liglerde oynadığı dönemlere tekabül etti.Geçtiğimiz sezon Kocaelispor ile Süper Lige yükseldi,aynı zamanda 21 golle gol kralı oldu.Bu sezonki formu ile Süper Lig'de de gol atabilecek kalitede olduğunu gösterdi.Bir çoğu büyük takımlara olmakla beraber an itibari ile 13 gole imzasını attı.Gol krallığındaki iddiası belli.

Taner'in karyerine tıpatıp benzeyen bir kariyere sahip olan Hübner de futbola İtalya'nın alt lig takımlarında başladı.Serie C'de Pergocrema,Fano Calcio ve Cesena'da oynadıktan sonra nihayet Brescia'da Serie A ve Serie B'de forma giydi.Bu döneme kadar biri Serie B biri Serie C'de olmak üzre 2 kez gol kralı oldu.
2001-2002 sezonunda Piacenza forması altında kariyerinde tavanı gördü ve o dönem Ronaldo,Shevchenko,Inzaghi,Batistuta,Crespo gibi forvetlerin oynadığı bir ligde 24 gol atarak gol kralı oldu.Takımının Ligi 12.bitirmesi ile kümede kalmasını sağladı.Sonraki sezonlarda aynı formu tekrar edemedi ve kariyerini yine alt liglerde bitirdi.O yılki formu ile 2002 Dünya Kupası için İtalya milli takımına seçilmesi gündeme geldi,fakat olmadı.1 kez bile milli formayı giyemeden kariyeri bitti.

Belki Taner için durum Hübner kadar geç kalınmış değil.Adı yavaş yavaş milli takım ile anılıyor.İspanya maçları için aday kadroya dahi çağırlabilir.Ama milli kariyer öncesinde Kocaelispor'u ligde tutma gibi bir sorumluluğu var.Zamanında 35 yaşındaki Hübner'in 3 puan farkla Piacenza'yı ligde tuttuğu gibi Taner'in de golleri ile Kocaelispor'u ligde tutabilmesi önemli.Bunu başarır ise kendisine yapıştırılan "2.lig golcüsü" etiketini söküp atmakla birlikte Kocaelispor taraftarının da yıllarca unutamayacağı bir sembol futbolcu olabilir.

23 Şubat 2009 Pazartesi

Mustapha Hadji

İddaa oynarken Nancy-Lyon maçına yanlışlıkla 1 oynamışım.Oran 3,20 Lyon kaybeder mi acaba Nancy de skoru değiştirebilecek isim var mı diye bi umutla girip kadrolarına baktım.O da ne.Hadji.Soranlara " Ohoooo Hadji bıraktı olm diyoduk,yalan mı olduk yani.Hem bu herif 40ına meriven dayadı ulan " diyoduk,nooldu? Maçın TV yayını da vardı,açtım baktım.Bildiğin Hadji.98 Dünya Kupası'ndan önce ve Dünya Kupası'nda bu adamın şanını şöhretini hatırlıyorum.Fas'ın Zidane'ı idi adeta.98'de ayrıca Afrika'da yılın futbolcusu seçilmişti.Deportivo,Coventry ve Aston Villa'dan sonra ne yaptı nerelere gitti hiç haberim yoktu.
Ama an itibari ile Nancy'de oynayan ve Lyon maçında bir de penaltı kaçıran mevzubahis Hadji bizim bildiğimiz Hadji değilmiş.Onun kardeşi Youssouf Hadji'ymiş.Çok da benziyo keratalar.Zannediyorum ki zamanında abisinin torpili ile abisi gibi Nancy'de futbola başlamış.Abisi gibi bi kariyere ve popülariteye sahip olması zor gibi,zira Fransa dışında hiç bir klüpte oynamamış.Fas milli takımına da zaman zaman seçiliyor sanırım.Keşke şu an Nancy'de oynayan ufak Hadji değil de büyüğü olsaydı,nostaljinin kralı olurdu be."Ulan biz bu herifin 98'deki hallerini hatırlarız be" deme zevkini yaşardık.

22 Şubat 2009 Pazar

Che Portiere! - Carlo Cudicini

Tottenham'ın yeni kalecisi,9 yıldır Premier Lig'de kariyerini sürdüren Cudicini'nin Cech transfer edilip yedek kalana kadar Chelsea'de yaptığı kurtarışlardan bir derleme.Umarım Tottenham forması ile de benzer kurtarışlar yapar.



Kısa kısa...

-Inter'in deplasmanda Bologna'yı 2-1 yendiği maçta maçın sonlarına doğru yaptığı kurtarışlarla galibiyette büyük payı olan Julio Cesar lig maçlarının önemli olduğunu ve Şampiyonlar Ligi öncesindeki lig maçlarına odaklanmak için normalden fazla çaba göstermeleri gerektiğini söyledi.Man. Utd. maçı için de çok fazla telaşlanmalarına lüzum olmadığını ve çok kaliteli bir ekip olduklarını belirtti.Aksayan Inter savunmasının arkasında muhakkak ki Julio Cesar'a salı günkü maçta büyük iş düşecek.

-Espanyol kalecisi Kameni kazandıkları Barcelona derbisinden sonra Espanyol'dan sezon sonunda ayrılacağını ve mümkünse Premier Lig'den bir takım ile anlaşmak istediğini açıkladı.Espanyol taraftarın tepki ve tehditlerine rağmen özveri ile oynuyor Kameni,profesyonellik adına örnek alınması gereken bi davranış.Gittiği yerde başarılı olur umarım.

-Man.Utd demişken gol yememe serisini 8 Kasım 2008'den bu yana sürdüren kaleci Van Der Sar Blackburn maçında Santa Cruz'dan yediği gol ile bu alandaki rekoru kırma başarısını gösteremedi.Yine de Avrupa'da üst seviye ligler arasında en uzun süre gol yemeyen kaleci olarak adını hem klüp hem de lig tarihine yazdırdı.

-Liverpool kalecisi Reina İspanyol Radyolarından birine verdiği demeçle Atletico Madrid'e transferi gibi bir durumun söz konusu olmadığını açıkladı.Eski bir Atletico oyuncusu olan babasının kendisinin de Atletico'da oynamasını çok istediğini fakat şu an için mümkün olmadığını söyledi.Ayrıca "Bir gün İspanya'ya dönecek olursam ilk tercihim Atletico olur" dedi.Barcelona alt yapısından yetişmiş bir futbolcunun Madrid takımında oynamak istemesi enteresan geldi.Sermet Şükürvari söylemlerle oğlunu Atletico'ya göndermek isteyen baba Reina'da "futbolcu babası tripleri"nin ne kadar evrensel olduğunu gösteriyor.

21 Şubat 2009 Cumartesi

Katalan Yayıncılık'dan "Barcelona'yı Nasıl Yendim" Mauricio Pochettino

İspanya'nın aslında derbi olmayan R.Madrid-Barcelona derbilerinden sonra böyle ufak derbileri de var.Atletico-Real,Espanyol-Barça,Deportivo-Celta ve Sevilla-Betis gibi.Hiçbir zaman R.Madrid-Barça maçları kadar heyecan uyandırmasa da derbi sayılmasa da en nihayetinde La Liga maçıdır dedik,izlemeye koyulduk.

Aman yarabbi! Bu nası maç.Küçük derbi büyük heyecan.Ercan Taner'in gerilimli sesi,Barça taraftarının hakeme ve Espanyol oyuncularına anormal tepkileri ile derbi havasını soluduk önce.Espanyon'un Barça'dan bu sezon gol yemeyen tek takım olması Barça taraftarını da gaza getirmiş hafiften.Sonrasında De La Pena'nın Rıdvan Dilmen'in " Bu mevki bitti artık dünya futbolunda.10 numara oyuncu oynatmıyor büyük takımlar" sözüne "Ben varım Rıdvancığım, al bak dünya devi Barcelona'ya da 2 tane salladım hatta" der gibiydi.Gerçi De La Pena-Rıdvan Dilmen dialoğu ne kadar uzak ve abuk bi dialog olsa da De La Pena hala takımını 10 numara olarak yöneten yönlendiren oyunun gidişatına skor olarak tesir eden futbolcuların hala geçerliliğini koruduğunu gösterdi cümle aleme.Luis Garcia'nın da zaman zaman yaptığı Barça savunmasının dengesini bozan presi de unutulmamalı.Ha bir de Espanyol taraftarının üzerine "Are you player?" diye saldırdığı Kameni de Barça'dan 2 maçta da gol yememe başarısını gösterecekti.Olmadı ama maçın kaderine etkiyen oyunculardan biriydi.
Barça'da sahaya çıkan 11'deki noksanlar oyuna da yansıdı.Messi ve Eto'o'nun da gününde olmayışları ile beraber ofansif anlamda kısır kalan Barça tüm gücünü kullanarak hücum ettiği anlarda ancak Toure'nin karambole golü ile sayı üretebildi.Golden sonra herkes Barça'nın 2.gol için saldıracağını,baskı kuracağını düşünürken tam tersi oldu Espanyol kontralarla iyi çıktı hatta goller kaçırdı.

Gelene 6 gidene 7 sallayan Barça'ya kendi sahasında kümede kalma mücadelesi veren rakibinin kök söktürmesi çok hoşuma gitti açıkçası.De La Pena'nın yetiştiği klübünden intikam alırcasına oynaması da maça tad veren unsurlardan biriydi.

Uzun lafın kısası Pochettino "Barcelona nasıl mağlup edilir"in dersini verdi bu gece.Böylesine olağanüstü bir takım sanıyorum sadece bu gece Espanyol'un oynadığı gibi bir oyun ile mağlup edilebilirdi.

File bekçisi topu filelere gönderdi

Yazacak mevzu bulamadığımda abanıyorum videoya,yalan yok.Bu video kaleci abilerimizin attığı gollerin derlendiği bir video.Frikikten,penaltıdan,kornerden gelen topa kafayla vs vs..İçlerinde en beğendiğim Massimo Taibi'nin golüdür.Benim diyen santrafor o kadar nizami bi kafa vuruşu yapamaz.


20 Şubat 2009 Cuma

Che Portiere! - Jeremie Janot

"Kaleciler hafiften deli olur" diyen abilere amcalara kızıyordum da bu adamın varlığından haberdar olduktan sonra vazgeçtim.Şekil itibari ile kaleciden,sporcudan ziyade "Şovumu yapar alkışımı alır kaçarım babuş" mantalitesinde bi akrobat gibi.

Fransız geleneği 16 numaralı kaleci formalarına yeni bi soluk getiren Janot bu güne kadar işte bu enteresan formalarla sahaya çıktı;

Çılgın ama bir o kadar da başarılı,istikrarlı bi kaleci Janot.Kariyerinin tek klübü olan St. Etienne'de 1996'dan bu yana yaklaşık 250 kere forma giydi.Taraftarın en sevdiği isimlerden biri,ayrıca takım kaptanı.2010 DK elemeleri öncesinde kalesi için belirsizlik olan Fransa Milli Takımı için de adı anılıyordu fakat Domenech yine tuhaf tercihlerle kaleye Janot'un yerine genç tecrübesiz Lloris ve Mandanda'yı ve hatta Marseille'nin kapı dışarı ettiği Carrasso çağırdı.Fiorentina kalecisi Frey gibi Janot'da Domenech'in Fransa Milli takımından ayrılmasını 4 gözle bekliyor.

İşte bu kısa boylu renkli formalı klasik kısa boylu 16 numaralı Fransız kalecinin kurtarışları;



18 Şubat 2009 Çarşamba

Van Der Sar,rekor ve ince hesaplar

Bu gece 22.00'da oynanacak Fulham maçında rekortmen adayı kaleci Van Der Sar gol yememesi durumunda,Avrupa'da üst düzey ligler içinde en uzun süre gol yememiş olan eski Atletico Madrid kalecisi Resino'yu geçecek.Toplamda 1302 dakika gol yememiş olacak ve genel sıralamada 5 olacak.Listenin en tepesinde Mazaropi var ve 1816 dakika gol yememiş.Van Der Sar'ın Mazaropi'nin de ünvanını alabilmesi için 514 dakika yani 5 tam maç ve 6.maçın 64.dakikasına kadar gol yememesi gerekiyor.5 tam maç sırası ile;Blackburn,Portsmouth,Newcastle,Liverpool ve Fulham.Liverpool maçı dışında ManU bütün bu maçlardan gol yemeden çıkabilir gibi.6.maç yani rekoru kırabileceği maç ise Old Trafford'da Aston Villa maçı.Tarihi Nisan ayının 4'ü.Van Der Sar bu rekoru kırma başarısı gösterir ise Premier Lig'de 8 Kasım 2008'den 4 Nisan 2009'a kadar gol yememiş olacak.

Bu rekoru kırması halinde zannediyorum ki ingiliz kraliçesi tarafından bilumum ünvanlara layık görülecek,Man.Utd. efsanelerinden biri olucak hatta heykeli falan dikilecek.Tabi bu akşamki maçın 62.dakikasında bir gol yerse adı sadece IFFHS listelerinde geçen eski bir kaleci olarak da kalabilir.İzleyip görelim.

Özledik - 1



Neredesin güzel insan Di Canio?

17 Şubat 2009 Salı

Büyük Koray

Dardanelspor ile ilgili uzun süredir yazmıyordum ama ard arda gelen 6 galibiyet ve bu yazıya konu olan Koray Kurt'un 16 gole ulaşmış olması ile yazmaya karar verdim.

Oyuncu izleme-değerlendirme hususunda Türkiye'de belki de en başarılı bir iki isimden biridir Nahit Güzel.Memleketin doğusunu batısını tarar potansiyeli en fazla olanları seçer getirir Çanakkale'ye.Daha önce Dardanelspor'dan büyük klüplere transfer olan Hasan Kabze,Mehmet Topal,Gökhan Zan gibi futbolcular hep bu yollarla çok küçük yaşlarda klübe kazandırıldı ve İstanbul klüplerine satılarak milli takım seviyesine kadar yükseldi.Saydığım isimlerin Çanakkale'ye geliş yaşları 15-16 yaş aralığı idi.

Fakat son 2-3 sezondur bu yaş aralığındaki futbolculardan vazgeçildi,U21 seviyesindeki gençlere yönelildi.Bu isimlerden ilki de Koray Kurt oldu.Takımda.Akhisar Belediyespor'dan çok cüzi bir bonservis bedeli ile transfer edilen Koray ilk sezonunda Deniz Kolgu,Göksel ikilisinin ardında zaman zaman forma şansı bulabiliyordu.Kademe ve Yükselme grubunda toplam 8 gol atması gelecek sezon takımda tekrar yer bulabileceğine işaretti.Bu sezona ise çok hızlı bir giriş yaptı.Geçtiğimiz haftasonu deplasmanda oynanan Gebzespor maçında attığı gol ile Kademe ve Klasman gruplarında toplamda 16 gole ulaştı 25 yaşındaki Koray.Adam eksilterek oynayan santraforların neslinin tükendiği bir dönemde kapalı savunmalara karşı birebir gelecek bir oyuncu.Driblingleri muhteşem,ayrıca gerektiği zaman sağ kanatta da görev yapabiliyor.Forvetteki partnerlerine de servis yapıyor.Bu gözler 18 Mart Stadı'nda Hasan Kabze'yi de seyretti,ama iddia ediyorum ki Koray Kurt Hasan Kabze'den daha yetenekli ve eğer bu sezonun sonunda takımdan ayrılıp Süper Lig takımlarından birine transfer olur ise Hasan Kabze'den daha başarılı olacak.Şu ana kadar kendisini Trabzonspor'un izlediğini biliyoruz.Ama gelenektir,Adnan Sezgin gelir izler alır götürür.Mehmet gibi Hasan gibi Fevzi gibi Koray da apar topar Galatasaray'a imza atabilir.

Kısa kısa...

-Napoli'nin "yeni" kalecisi 39 yaşındaki Bucci kariyerini Napoli'de sonlandırmak istediğini söylemiş.E bi zahmet.

-Haftasonu Glasgow Rangers'in elinden zor kurtulan Celtic'de Aiden McGeady ve McManus alınan 1 puanı kaleci Artur Boruc'a borçlu olduklarını söylemişler.Boruc derbi maçta yaptığı kurtarışlara Celtic'i ipten alan oyuncu olmuştu.

-Marsilya teknik direktörü Gerets Twente maçı öncesi Mandanda'nın sakatlığının uykularını kaçırdğını,kalecilerinin bu maçta kendilerini yanlız bırakmaması için dua ettiğini söylemiş.

-Premier Lig'de 563 kez forma giyerek rekor kıran Portsmouth'un 40lık kalecisi James oynamaya devam etmek istediğini ve bu rakamı yükselteceğini söylemiş.

16 Şubat 2009 Pazartesi

Ricken bıraktı

Borussia Dortmund'un 1996-97 yılında Şampiyonlar Ligi'ni kazanan efsane kadrosunun futbol hayatını sürdürmekte olan tek üyesi Ricken de futbolu bıraktığını açıkladı.Juventus'u yenerek kazandıkları finalde Chapuisat'ın yerine oyuna girmiş ve Peruzzi'nin üstünden enfes bir aşırtma ile son golü atmıştı Ricken.O gol ile adını duyurmuş Avrupa'nın gelecek vaad eden yetenekleri arasında gösterilmişti.BVB forması ile 1 Şampiyonlar Ligi 3 de Bundesliga şampiyonluğu yaşayan alman futbolcu kariyeri boyunca Dortmund klübü dışında hiçbir klübün formasını giymedi.2 sezon önce Thomas Doll ile tartışıp Dortmund II'ye yollanan Ricken futbolu bıraktığını açıklamış,daha sonra kararından vazgeçip takımına geri dönmüştü.

Alt yapısından yetiştiği ve aktif futbol hayatını sonlandırdığı klüpte alt yapı koordinatörlüğü görevine getirildi.



Bir programın daha sonuna geldik

Juventus'un Sampdoria'ya kaybettiği 2 puandan sonra bu geceki maç Milan açısından daha da önemli hale gelmişti şüphesiz.Derbinin ilk dakikalarında sezonun ikinci yarısındaki tüm maçlar gibi daha baskılı oynayan topa hakim bir Milan seyredeceğimi ummuştum lig sıralamasındaki bu durum nedeni ile.Gelgelelim Inter son 2 sezondur yaptığı gibi hevesleri kursakta bırakma geleneğini sürdürdü.7 puan fark attığı rakibinin puan kaybı yaşadığı haftada,mutlak kazanmak zorunda olan rakibine karşı,hemde hafta içi çok önemli bir Man.Utd. maçı oynayacakken bu denli oyuna hakim bir Inter beklemiyordum.
Mourinho'nun haftaiçinde takımın kilit oyuncularından biri Vieira'yı Man.Utd. maçına saklayacağını açıklamasından sonra Milan karşısında rölanti bir oyun oynayacakları belliydi.Yine de maçın ilk 25-30 dakikasında tempoyu belirleyen taraf Inter'di.Ibra ve Adriano'yu besleyen Muntari Stankovic ve Zanetti ile Inter gole daha yakın oynayan takımdı ki bu dakikalarda Maicon'un kestiği ortada Adriano tartışmalı bir gole imza attı.43.de de Ibra'nın servis ettiği topta Stankovic 2. golü attı.Maçın henüz başında kaçırdığı o mutlak golü de telafi etmiş oldu. Milan ilk yarıda final pası üretmede büyük sıkıntı çekti.Kanatlara işlerlik kazandıramadılar.Özellikle Seedorf oyun kurmayı bir türlü beceremedi ki o anlarda Milan taraftarları hep Kaka'yı anmışlardır eminim.Beckham önceki maçlarının aksine etkisizdi,Pato çok yalnız kaldı.
2.Yarı başlarken herkes Inter'in farkı açacağını düşünüyordu sanırım.Fakat defansif oynamayı unutan Maicon ve Zanetti'nin kanadından Ronaldinho ve Jankulovski tehlikeli bindirmeler yapmaya başladı.Milan'ın tamamen hücumu düşündüğü dakikalarda Inter kontralarla gol aradı.Ibrahimovic'in pasında Maicon'un savunmanın arkasına sarktığı pozisyonda Abbiati ortasahaya kadar çıkarak atağı bertaraf etti.Maç 3-0 olabilecekken bu pozisyonun devamında Jankulovski'nin pasında Pato golü attı.Beckham'ın yerine giren Inzaghi'nin girdiği pozisyonlar ve sayılmayan golleri de heyecan yarattı bünyelerde.Ofsayta yakalanma hastalığı tedavisi mümkün olmayan bir hastalıkmış bu gece Inzaghi ile tekrar gördük.Vieira'nın ve Burdisso'nun da oyuna girmesi ile Milan'ın zaten aşamadığı Inter savunmasını aşması o dakika itibari ile mümkün olmadı.
Maçın son 10 dakikasında Inter farkı arttıracak 1-2 pozisyon daha bulsa da Abbiati gayet yerinde hamlelerle topu bloke etmeyi başardı.Milan'ın maç boyunca ayakta kalan tek oyuncusu belki de Abbiati idi.

Maldini'nin de son derbisi oldu sanırım bu maç.Adriano ile girdiği ikili mücadeledeki hali ile Serie A'da oynamak için artık yeterli kondüsyonunun kalmadığını kendisi de gördü sanırım.

Netice itibariyle Inter bu sezon da Serie A'da heyecansız son 5-6 hafta yaşatacağını gösterdi.Juventus ile puan farkını 9'a yükseltti.Artık tüm güçlerini tüm motivasyonlarını Şampiyonlar Ligi maçlarına yönelteceklerdir.

15 Şubat 2009 Pazar

Hey gidi...

Fotografta sağdaki çocuk Lazio'nun o dönemki geleceği parlak genç yeteneği Alessandro Nesta.

9 yaşında girdiği Lazio alt yapısından 26 yaşında dünyanın en iyi savunma oyuncusu olarak çıkmıştı.Lazio tarihnin en parlak döneminde savunmada hep o vardı.Milan ile 2 Şampiyonlar Ligi 2 Süper Kupa kazandı.2006 Dünya Kupasında Çek Cumhuriyeti maçında geçirdiği sakatlık ve tam iyileşti derken sürekli nüksetmesi ile 1 yıldır ayağını topa süremedi.ABD'de geçirdiği tedavi sürecinin ardından İtalya'ya dönüşü Inter maçı öncesi kadroya alınacağı söylentileri Milan taraftarlarını heyecanlandırsa da tam aksi bir gelişme ile sakatlığının sürdüğü ve iyileşmesinin zaman alacağı açıklandı.Ve artık kariyerinin bitme noktasına geldiğinden bahsediliyor.

13 Şubat 2009 Cuma

2010?

2010 Dünya Kupası kalede David James..?

12 - Volkan Babacan

Süper Lig ekipleri arasında yerli kaleci geleneğini en uzun süre devam ettiren klüp Fenerbahçe.Rakiplerinin aksine son 20 yıldır hep Türk kaleciler ile mücadele veren Fenerbahçe'de Engin İpekoğlu ile başlayan Rüştü Reçber ile tavan yapan Volkan Demirel ile süren milli takım kalecileri serisinin son üyesi de Volkan Babacan olacak sanırım.

Klübü Fenerbahçe'de doğal olarak pek fazla izleme şansımız olmadı Volkan'ı,izlediğimiz maçları da kayda değer maçlar değildi.Fortis T.K maçlarındaki ciddiyetsizlik malumunuz.Sadece sezon başında 0-0 biten Kiev maçında oynadı.Bunun dışında kendisi hakkında değerlendirme yapılabilecek ayardaki maçlar hep milli takımın alt yaş gruplarındaki maçlar oldu.Özellikle Genç Milli takımımızın 4.olduğu 2005 Dünya Gençler Şampiyonası'nda çıkardığı maçlarla ilk defa adını duymuştuk.Şimdilerde Trabzonspor'un yedek kalecisi olan Onur Recep Kıvrak ile kaleyi paylaşmışlardı.O dönemden takım arkadaşları Caner Erkin,Nuri Şahin,Uğur Uçar U21 yüzü görmeden hem milli takımda hem de yetiştikleri klüplerinde A takım seviyesine yükselirken o Fenerbahçe'de PAF takım kalecisi olmakla yetindi.Volkan-Rüştü-Serdar 3lüsünün ardında forma şansı bulması mümkün olmadığı için İstanbulspor'a kiralandı fakat orada da sadece 13 maçta oynayabildi.
Aslında bu tarz genç kalecilerin ülkemizde klüp takımlarından ziyade milli takımın alt yaş gruplarında oynayarak sivrilmesi daha olumlu oluyor sanırım.Zira o yaşlarda klüp takımlarında elde etmeleri mümkün olmayan uluslararası tecrübeleri milli takımın bu yaş gruplarında elde etmeleri güzel.Fakat yine de belli yaşı aşmış kalecilerin özellikle artık U21 seviyesini de geçmiş olanların kati suretle klüp takımlarında oynatılması gerekiyor.Volkan Babacan'ın da bu dönemi yaklaştı sanki.50'ye yakın milli forma giymiş bir kalecinin Fenerbahçe olmasa da (ki olsa ne güzel olur) en asgarisinden bir Süper Lig takımında 1 numara konumunda bulunması gerekiyor.

Bu sezonun başında büyük Volkan'ın yediği hatalı gollerden sonra bir dönem kale için o düşünüldü.Fakat Aragones hem kendini hem de bu 2 Volkan'ın başını yakmamak adına Volkanların Demirel olanı ile devam etme kararını aldı.
Gelecek sezon Volkan Demirel'in takımdan ayrılacağı söylentileri,1 numara için yabancı bir kaleci transferinin düşünüldüğü dedikoduları arasında Volkan Babacan'ı kalede görebiliriz.Son 20 yılda Fenerbahçe kalesini korumuş Engin İpekoğlu gibi kısa,Rüştü gibi zayıf yada Volkan Demirel gibi balina fizikli değil bu çocuk.Gayet atletik,iyi pozisyon alıyor,topu oyuna sokma hususunda da gayet başarılı.Ayrıca Murat Şahin,Oğuz Dağlaroğlu,Recep gibi yetenekleri sınırlı,fiziksel olarak yetersiz kalecilere dahi kalesinde şans veren Fenerbahçe Volkan Babacan gibi bir yeteneği harcamayacaktır,eminim.

12 Şubat 2009 Perşembe

Çok sarı fırtına; Ola Toivonen

PSV'nin ara transfer döneminde Malmö'den 4,2 milyon euro vererek takımına kattığı İsveçli oyuncu çıktığı 4 maçta 3 gol atma başarısı göstererek dikkatleri bir anda üzerine çekti.Aslında 22 yaşında olmasına rağmen İsveç'te 3 farklı klüpte toplam 107 maça çıkmış olması hakkındaki şüpheleri silmiş gibi görünüyor.Bulduğu forma şansını iyi değrelendirmesi ve ofansif ortasaha rolünde oynamasına rağmen skora katkısı ile Lodeweges'in güvenini kazandı.

Fakat herşey yolunda ilerlerken deplasmanda ilk golünü attığı ve 5-3 kazandıkları Volendam maçında 53'de 2.sarı karttan oyun dışında kaldı.2 maç ceza aldı.Şampiyonlar Ligine katılabilmek için önem arz eden AZ Alkmaar ve Groningen maçlarında oynayamayacak.Ama yine de sezonun bitimine kadar Toivonen PSV'nin en önemli silahlarından biri olacak.Belki de bundan önceki 3 transferinde olduğu gibi klübüne para kazandırarak Eredivisie'den daha büyük bir ligde oynayacak.

Derbi ateşi sardı gönlümü; Inter vs. Milan

Pazar saat 21.30'da Giuseppe Meazza'da oynanacak derbi için hafiften adrenalin salgılıyor bünyeler,midelerde karıncalanma başladı.

Milan'ın kazanmak zorunda olduğu bariz.Inter kaybederse her türlü telafi eder de Milan kaybederse neler olacak neler.Sky Italia olası bir Inter mağlubiyetinde Ancelotti'ye yol verilip Donadoni'nin takımın başına getirleceği haberini yayınladı.Ne derece doğru bilinmez ama Ancelotti'nin de kredisi dolmak üzre sanki.Kaka sakat ve maça yetişmesi zor.Klüp doktoru Jean-Pierre Meersseman Kaka'nın sadece maçın son bölümlerinde oynayabileceğini açıkladı.Kaka'nın rolünü bu maçta Ronaldinho üstlenecek.Ayrıca uzun süredir sakat olan Nesta takım ile çalışmalara başladı.Maç kadrosuna alınıp alınmayacağı henüz belli değil.
Diğer tarafta Mourinho'da ise sakatların iyileşmesi sevinci var.Takımını pazar akşamına tam kadro olarak hazırlayacak Portekizli antrenör.Materazzi,Chivu sakatlıktan çıktı,Samuel ve Maicon'un da katılımı ile savunmasında sıkıntı yaşaması beklenmiyor.Ortasahada Cambiasso,Stankovic,Zanetti ve Muntari'nin oynaması beklenirken Fransız ön libero Vieira'yı hazırlık maçındaki yorgunluğu ve bir sonraki Man.Utd. maçını da düşünerek yedek bekletecek.Forvette ise Zlatan ve cezası biten Adriano'nun oynamasına kesin gözü ile bakılıyor.
Zlatan demişken,Milan kalecisi Abbiati "Ben ve Julio Cesar'ın da omzunda çok yük olacak ama maçın skorunu kalecilerden ziyade Zlatan ve Ronaldinho'nun formları belirleyecek" dedi.Ayrıca meslektaşı Julio Cesar'ı överken "O dünyanın en iyilerinden biri olma yolunda ama en iyi Buffon" diye de ekleme yapmış.Güney Amerikalı kalecileri kıskanmış sanırım.

Pazar'a daha çok var bi posta daha derbi haberlerinden derleme yapabilirim.Özellikle Mourinho'nun maçtan önceki açıklamalarını dört gözle bekliyorum.

Yan Etkileri: Baş Ağrısı

Amaçsız hedefsiz futbol yansın,bitsin kül olsun.Hazırlık maçı niyetine federasyonların cukkayı doğrultma hareketlerinin tesiri altında kaldık bu gece.

Milli takımımızın hazırlık maçları ezelden beri keyif vermez,bırak keyif vermeyi can sıkar insanı kaşıntı tutar.Şu son Avusturya maçına kadar izlediğim tüm hazırlık maçlarımız oyun kurmakta sıkıntı çektiğimiz,ideal 11'i ilk yarının bitimi ile dağıttığımız,yerine eleme yada şampiyona maçlarında asla oynamayacak olan "genç" yeteneklerin denendiği maçlardı.Avusturya'da oynan maç da özünde maç değeri taşımayan ama atılan gollerle az da olsa seyir zevki veren bi maçtı.Bu ayarda bir hazırlık maçı olur ümidiyle oturduk tv karşısına.Gökhan o güzel golü atana dek sorun yoktu.Fakat golden sonra bildik tablolar yine sahnede.Saçma sapan top kayıpları,hedefi bulmayan şutlar ve ortalar,anlamsız driblingler yine baş ağrısı yaptı.Neyse en azından maçı kazandık derken Drogba o sevincimizi de aldı elimizden.
Sadece bizde de değil bu hazırlık maçı buhranı.Seyrettiğim İspanya-İngiltere maçı da fiyasko.Sahada İspanya var bi grup insan daha var ama onlar henüz takım olamamış.Koskoca İngiltere'sin sen be adam,Agbonlahor denen basiretsiz ile başlamış Capello.Zamanında Shearerların,Linekerlerin,Charltonların giydiği formayı şimdi bu çakma İngiliz Agbonlahor giyiyor.Yazık.2 top yapamayan kaleye şut dahi çekemeyen forvette boy ortalaması 1,95 olan C.Cole ve Crouch'a 1 tane kanattan top taşıyamayan İngiltere'ye acıdım.İspanya'da düşene bir tekme daha vuran cinsten oynadı.Tempoyu istediği gibi ayarladı,istediği zaman dinlendi istediği zaman saldırdı.Xavi ve Iniesta büyük topçular,bu gece bu maçtan yaptığım tek çıkarım bu oldu.Zaten İspanyollarla oynayacağımız maç hakkında bu gece oynanan hazırlık maçlarını izleyip bişeyler söylemek mümkün değil.Mücadele gücünü saklı tutan yada mücadele etme gereği dahi duymayan amaçsız oyuncular ve düzensiz oyun planları ile gelecekteki 2 maç için konuşmak zor.Ama Del Bosque takımın Avrupa Şampiyonası'ndaki uyumunu bozmadan sürdürmüşe benziyor.İspanyollardan puan almak zor olacak.
Hazır hazırlık maçlarına giydirmeye başlamışım bir lafım da hazırlık maçı taraftarlarına.Bu hazırlık maçına giden taraftarın milleti,dini,dili,ırkı yokmuş kardeşim.Tek tip insan bunlar.Yılda 1 kez stada gelen,hazırlık maçı olmasına rağmen suratını komando misali boyayan,"Beş çekicez abi beeeeş" diye kameraya el sallayan insanlar bunlar.Türkiye'de alışkındım bu tarz taraftara fakat İspanyol taraftarların da durumu aynı."Maç RTE'de izlenir.Ossasuna'ya sevgilerle" pankartını görmek üzereydim göremedim.

Bu geceden kalan; kötü oynanmış 2 adet futbol maçı,4 gol ve bir baş ağrısı.

11 Şubat 2009 Çarşamba

Kısa kısa...

-Inter Brescia'nın kalecisi Emiliano Viviano ile gelecek sezon için anlaştı.İtalya U21 takımında oynamış olan 23 yaşındak Viviano için Brescia'ya 3,5 milyon euro ödenecek.Viviano gelecek sezon Toldo'nun yerini almak istediğini söylemiş.Fiorentina altyapısından yetişen Viviano 2005 yılından bu yana Brescia kalesini koruyordu.

-Ajax'ın 26 yaşındaki kalecisi Stekelenburg Ajax'da mutlu olduğunu ve sadece eski takım arkadaşları Huntelaar,Wesley Sneijder,John Heitinga gibi üst düzey liglerin takımlarından teklif alırsa klübünden ayrılacağını söylemiş.

-Lazio başkanı Lotito kaleci Carrizo için "Serie A'ya gelir gelmez başarılı olmak zordur,Carrizo bunu anladı" demiş.Ayrıca Rossi'nin Carrizo'yu klübeye çekmesi ile ilgili olarak da "Rossi onu taraftar ve basının baskısından koruma için doğru olanı yaptı" demiş.

-Sam Allardyce kalecisi Paul Robinson'u İngiltere milli takımının 1 numarasına aday göstermiş."David James ile bu iş yürümez,Joe Hart,Green,Robinson veya Scott Carson kale için düşünülmeli" demiş.Bilindiği üzre İngiliz milli takım sorumlusu Capello İspanya ile oynanacak hazırlık maçından önce kadroya kale için David James Rob Green ve Joe Hart'ı davet etmişti.

Güney Amerika vs. Avrupa

İkisi de kıtalarının kralı değil miydi kardeşim? Belki şu son 1-2 yılda Arjantin hem takım olarak hem de milli futbolcularının kişisel başarısı olarak Brezilya'yı biraz geride bıraktı ama Brezilya Brezilya'dır her zaman.İtalya da son Dünya Kupası Şampiyonu ünvanına sahip.

Çıktılar sahaya oynadılar."E hazırlık maçı ama bu" diyip kaydadeğer bulmadan,değerlendirme yapmadan geçilebilir aslında.Ama sahada bana göre İtalya ve Avrupa futbolu adına büyük bir hezimet vardı.

Brezilya artık o 90ların sonu 2000lerin başı jenerasyonunu tamamiyle takımından uzaklaştırmış durumda.Çok genç aynı zamanda çok tecrübeli,her biri Avrupa'nın en büyük klüplerinde forma giyen futbolculardan oluşan geleceği çok parlak bir oyuncu portföyü.Turnuvalarda başarılı olup olamayacaklarını zaman gösterecek elbet,ama Dunga gerekli takım ortamını oluşturur ise uluslararası 2-3 turnuvayı domine ederek kazanabilecek bir takım ortaya çıkabilir.Bu gece bunun sinyalleri verildi.Ronaldinho,Adriano,Robinho gibi klüplerindeki hem saha içi hem saha dışı durumları pek parlak olmayan futbolcuların şahane bir uyum ile oynadıklarını gördük.Cafu'dan sonra Cicinho ile yamanan ama bir türlü eski işlerliğini kazanamayan sağ kanadın Maicon ve Dani Alves ile ayağa kalktığını gördük.Kalede Julio Cesar'da Serie A'daki Güney Amerikalı neden bu kadar fazla neden bu kadar çok tercih edildiğini gösterdi.İtalyan kaleciler artık iyi değil ama İtalya'da kaleciler şahane.Frey,Buffon,Julio Cesar,Abbiati vs vs. Bu sezonun başından beri takımlarına can veren kaleciler.

Dunga'nın bir tek savunmanın ortasında alternatifsiz kalma durumu söz konusu olabilir.Lucio ve Juan ayarında 2 stoperi daha yok elinde.

Stoper demişken,Cannavaro'nun partneri muhakkak ki Legrottaglie olmayacak gelecek maçlarda ama yine de Juventus gibi bir takımın stoperi bu kadar ağır olmamalı sanki.Zambrotta eski formunda değil,Grosso da Dünya Kupasında attığı golün hatrına oynatılıyormuş gibi.

Ha birde Milan'ın bu 30 yaş üstü oyuncu hastalığı İtalyan milli takımına da sıçradı sanki.Kadro mütemadiyen yaşlı hale geliyor.Gerçi hala gözler ortasahada Gattuso ileride Del Piero-Totti arıyor ama İtalya milli takımına da gençleştirme şart.Avrupa Şampiyonasında takımda tek yeni yüz olarak 31 yaşındaki Di Natale'yi gördüğümüzü düşünürsek 2010'da artık kabuk değiştirme süreci hafiften başlamalı.Balotelli,Dessena,Rosina,Giorgio Chiellini,Rossi,Robert Acquafresca gibi genç yetenekler takıma monte edilmeli.Aksi halde bu geceki gibi dinamik gücü çok düşük bir İtalya'nın Brezilya gibi Arjantin gibi takımlara karşı şansı çok az.Yine İtalya gibi yenilenme ihtiyacı duyan Fransa ve İngiltere'nin de en asgariden 2010 DK sonrasında yeni oyuncuları milli takım kadrosuna dahil etmeleri gerekecek.

9 Şubat 2009 Pazartesi

Che Portiere! - Frey

Peruzzi'nin Lazio'ya transferinden sonra Inter kalesine 19 yaşında gencecik bir Fransız geçmişti.Pagliuca ve Peruzzi'nin ardında 2 sezon bekledikten sonra kaleyi devralan bu marjinal görünümlü,genç ve tecrübesiz kaleciye Inter 1 sezon sabredebildi.Verona ve Parma'da geçen 4 sezonun ardından kariyerinin en formda günlerini yaşayacağı Fiorentina'ya geldi.Inter'in 1 yıl sabredebildiği o genç kaleci artık Serie A'nın en başarılı 3 kalecisinden biri durumunda.Geçtiğimiz Lazio maçındaki kurtarışlarıyla da gelecek yıl o çok istediği "Yılın Kalecisi" ödülünü Buffon'dan kapabileceğini gösterdi.Fransa milli takımı için ise Domenech'in kovulmasını beklemek zorunda.

İşte Frey'in bu sezon oynadığı maçlarda yaptığı kurtarışlardan bir kaçı;

Abramovich Scolari'ye yol verdi

Chelsea'de Avrupa Şampiyonası'ndan sonra göreve getirilen Felipe Scolari'nin görevine son verildi.Hull City'ye kaybedilen 2 puanın ardından lider ManU ile puan farkı 7'ye yükselmişti.

Böylece Abramovich Ranieri,Mourinho ve Grant'dan sonra Scolari'ye de yol vermiş oldu.Abramovich'in klübü satın alışından bu yana klüpten 3 adet üst düzey teknik direktörün takımdan gönderilmesi dikkat çekici.Takımı Scolari'nin yokluğunda Ray Wilkins çalıştıracak.Allah Wilkins'in sonunu Grant'a benzetmesin.

Lloris Fransa'nın en iyisi

209 Ligue 1 oyuncusu arasında yapılan anketin sonucuna göre Lyon'un kalecisi Lloris Ligue 1'in en iyi kalecisi seçildi.

Geçtiğimiz sezon başı Milan'ın kapısından dönüp Lyon'a transfer olan ve bu sezon başından itibaren Domenech tarafından Fransa milli takımında da forma şansı bulmaya başlayan 22 yaşındaki genç kaleci 85 oy alırken,yine Fransa milli takımının kalecilerinden Steve Mandanda 66 oy alarak 2.oldu.Mandanda'yı 37 oy ile Rennes kalecisi Nicholas Douchez takip etti.

Süpriz bir şekilde Çarşamba günü oynanacak Arjantin maçının aday kadrosuna çağırılan Carraso ise sadece 10 oy alabildi.

8 Şubat 2009 Pazar

Rossi'yi de al git

Fiorentina maçını uzun uzun yazmaya gerek yok.De Silvestri'nin atılması Frey'in iyi oyunu Gilardino'nun yeteneği ve üst üste kaybedilen 4.maç.Lotito maçtan sonra çıkıp "İyi oynadık aslında,mağlubiyeti haketmedik.Ama olsun haftaya kazanırız inşallah" şeklinde demeç verince bu adamı Lazio'nun kurtarıcısı olarak gördüğüm zamanlarımdan şüphe ettim.Acaba kafam mı iyiydi? Geç de olsa Lazio taraftarına katılıyorum,Lotito gitmeli. Ayrıca Rossi'nin kredisi de doldu. Muslera'dan kaleci olmayacağını 2 Milan maçında cümle alem anladı Rossi anlamadı. Diakite Kolarov gibi 2.sınıf futbolcular Lazio savunmasında oynayamaz.Stam'ın Couto'nun Nesta'nın terlettiği formaları bu adamlar haketmiyor.

7 Şubat 2009 Cumartesi

Yolun sonu; Fiorentina vs. Lazio

Sezona iyi başlayan ama kritik maçlardan puan çıkaramayan Lazio ile yine önemli maçlardan eli boş dönen fakat zirve takibine devam eden Fiorentina karşılaşıyor yarın.

Maç Fiorentina açısından lig öncesi hedeflerden en az birinde yarışa devam edebilmek için önem arz ediyor belki ama Lazio tarafında durum daha ciddi.Ligin ikinci yarısında 4 maç üst üste galibiyet yüzü görmeyen Lazio'da taraftar gergin,Delio Rossi endişeli.Kaptan Rocchi üzerlerinde bir baskı olduklarını ama büyük klüplerde oynamanın bu tarz maçlarda kazanmayı gerektirdiğini söyledi.Olası bir mağlubiyette Delio Rossi'nin ipi çekilebilir.Savunma kurgusu ile alakalı problemleri olan Lazio'da 2 önemli defans elemanı Siviglia ve Radu sakat.Kalede kriz devam ediyor.Milan fatihi Muslera bu maçta da Delio Rossi tarafından ilk 11'de sahaya sürülüyor.Fiorentina'da Mutu oynayabilecek durumda.Jovetic'in durumu maç saatinde belli olacak.

Muhtemel 11'ler;

FIORENTINA (4-3-1-2): Frey, Comotto, Dainelli, Gamberini, Vargas, Kuzmanovic, Felipe Melo, Gobbi, Montolivo; Mutu, Gilardino.

LAZIO (4-3-1-2): Muslera, De Silvestri, Cribari, Rozenhal, Kolarov, Brocchi, Ledesma, Matuzalem, Mauri; Pandev, Zarate

6 Şubat 2009 Cuma

Ufuk Ceylan Milli Takımda

Manisaspor'un 22 yaşındaki genç kalecisi Ufuk Ceylan Fildişi Sahili maçı için aday kadroya çağırıldı.Geçtiğimiz sezon yaşadığı sakatlık yüzünden milli takım aday kadrolarına girememiş yerine Tolga Zengin,Serkan Kırıntılı,Cenk Gönen gibi genç kaleciler kadroya çağırılmıştı. Volkan Demirel'in yerini almak imkansız gibi ama olası bir sakatlık,formsuzluk,ceza durumunda elemelerde bu 3 kaleciye alternatif olarak Ufuk tekrar hazır tutulmak istenmiş sanırım. Oynadığı lig itibari ile pek göz önünde değildi.Bu maçta az da olsa dakika alıp iyi de oynar ise kendine güvenini tazeler,belki de 12 numaradaki belirsizliği giderir.Hayırlısı olsun.

Ne güzel kalecimizdin sen Ivankov

Bu adamın enteresan rakamları var,çok gol atmış,çok uzun süre gol yememiş mesela.Çok ayrıntısına girmeye lüzum yok.Tırt kurum IFFHS'nin kaleciler ile alakalı yaptığı hemen her çalışmada ismi var bu Bulgar vatandaşı TRT spikeri kılıklı kalecinin.Gelgelelim dün akşam Alex'ten yediği 2 aşırtma golü ile o enteresan istatistiksel başarılarını sildi hafızalardan.İki kez açıyı daraltmak için kalesini boşalttı ikisi de gol oldu.Tamam Alex özel bir oyuncu,yetenekli,Türk liglerinde her kaleciye bu tarz goller atabilir ama aynı modelde 2 gol yemek oldu mu be Ivankov?

Bursaspor'un kalesinin de Serdar Kulbilge'den sonra kaleci görmediğini söylemeden edememiyorum.Ömer eh işte ama Vega ve Ivankov fiyasko oldu bence.Tez elden yerli kaleciye dönmeli Bursaspor.34 yaşındaki Ivankov daha fazla faydalı olamaz.

5 Şubat 2009 Perşembe

Eyvah Çocuklar

"Alman futbolunun son 20 yılda yetiştiriği en büyük yetenek" Mesut Özil bizi değil Alamanları seçti a dostlar! Şimdi nerelere gidelim nasıl edelim 11 numarayı kime verelim oturup ağlayalım mı yoksa geri döndürmeye,ikna etmeye mi çalışalım Mesut'u?

4 Şubat 2009 Çarşamba

Who ate all the pies?

Nedir bu?

PES serisi tüm oyunlarda tribünde var bu anlamsız pankart.Geçen TSL Patch yükledim İstanbul Bşb. tribününde bile bu pankart var.Hakikaten kim yedi lan bu pastaların hepsini?

3 Şubat 2009 Salı

Bıkmadık mı?

Irk,ırkçı,ırkçılık,ırkçısın,ırkçılar vs... Ocak ayının 27sinden bu yana herkezin ağzında sakız misali ırk kelimesinin türlü türkü çekimleri. Artık her 3Büyük - Sivasspor maçında bunları duyacağız,çok belli.

Sivaslısı,Beşiktaşlısı,Fenerbahçelisi hatta duruma göre Galatasaraylısı,çok sıkışıra diğer Anadolu takımlarının taraftarları bile her benzer olayda ısıtıp ısıtıp önümüze sunacak Balili'nin maruz kaldığı o "çok vahim çok dramatik çok üzücü" olayı.Sol tandanslı tribün oluşmuları (-penChesi) Balili'yi bağrına basacak,Galatasaray tribünlerini ayıplayacak,hatta küfredecek,tribün liderleri çıkıp "Balili bizim kardeşimiz,yaşasın halkların kardeşliği" klişesini vericek alttan alttan.Pankartlar açılacak,"Kahrolsun Irkçılık" yazısının yanında anarşizmin A'sı gözümüze batacak.3 Büyüklerle de sınırlı kalmayacak.Tribünde taraftarını görmediğimiz takımların o görünmeyen taraftarları bile sosyal mesaj verecek.Bkz:Alkaralar.Kahrolsun Irkçılık, Yaşasın Balili şeklinde kınama yazısı yazıp,6 yılda bu ülkeden bilmemkaç milyondolar para kazanmış Balili'den tribün emekçisi olarak bahsedecek."Reis" lakablı milliyetçi Sivasspor antrenörü bile insan hakları savunuculuğuna bürünecek.
Federasyon başkanı; "Aman ha sağda solda reklam etmeyin bu olayı,UEFA çok büyük ceza verir" demiş.Bilmez ki Avrupa'da o gıpta ile baktığı ülkelerde bu olaylardan her ay en az 2-3 tane olur,UEFA federasyonu değil klübü cezalandırır.Farketmez ki bu UEFA'nın çükü o Avrupa devi ülkelere değil sadece bizim federasyona kalkar.

Bugün Sivasspor'un penaltılar ile kazandığı maçın başında da sonunda da hep bunu duyduk.Ana haber bültenlerinde dahi Balili'nin ne kadar mazlum,ne kadar Türk dostu,ne kadar sevimli biri olduğundan bahsedildi duruldu.Türk vatandaşlığına başvurumuş İsrailli arkadaş,bu mevzudan sonra "kirlenen" imajımızı temizlemek için hiç bekletmeden hemen dahil edilir vatandaşlığa.Severiz biz tokadı attıktan sonra "Aaa acıdı mı lan? Gel öpeyim de geçsin" triplerine girmeyi.Bir de kendimizi boklamayı,Biz türkler... diye başlayıp kendimize giydirmeyi pek severiz.Bir şeyi 40 defa söylersen olurmuş ya; memlekette olmayan,en azından Avrupa ülkelerine göre çok az olan ırkçı söylemler hortlatılacak diye korkuyorum.

Bu arada Balili'de ayarı iyi verdi,ne şişi yaktı ne kebabı.Galatasaray taraftarını genellemeden halka şikayet etti,diğer klüp taraftarlarını ve yöneticilerini ayrıca çok duyarlı spor medyamızı da arkasına aldı.Hem Balili hem de diğer tüm yabancı futbolcular Türkiye'ye şükretmeliler.Ağızları açık seyrettikleri o büyük Avrupa liglerinde ırkçılığın daniskası var.Ve o büyük Avrupa ülkelerinde "bana ırkçılık yaptılar" diye ağladıklarında arkalarında bu denli büyük bir kamuoyu desteği bulamazlar.Şükretsinler.

Nostalji Olayı (4) - Bogdan Stelea

Aslında Stelea'yı nostalji kategorisine dahil etmemek gerekirdi,zira kendisi halen faal futbol yaşantısına devam eden,ülkesinde Braşov'un kalesini koruyan bir futbolcu.Ama ülkemizde sadece 1 sezon futbol oynadığı halde çok iz bırakan,uzun süre konuşulan bir kaleci olmuştu.Hala "Ulan Stelea nası geldi Samsunspor'a" yada "Stelea vardı olum ne kaleciydi be" diye ondan bahseden arkadaşlarım var.
Bu denli iz bırakmasının sebebi de o yıllarda kalecisi olduğu Romanya milli takımının tarihinin en parlak dönemini yaşaması ve o en parlak jenerasyonun 1 numarasının da Stelea oluşudur.Ard arda 5 uluslararası turnuvaya da katılma başarısı gösteren Rumen milli takımında 90,94 ve 98 Dünya Kupalarında 12 numara, 96 ve 2000 Avrupa Şampiyonası'nda 1 kadroda bulunan Stelea 2005 yılına kadar tam 91 kez milli takım forması giymiştir.
Parladığı Dinamo Bükreş'te 5 sezon forma giydikten sonra İspanya'da Mallorca ve Belçika'da Standard Liege formalarını giydi.Liege'de forma şansı bulamayınca ülkesinde yetiştiği klübün ezeli rakibi Rapid'e geçti.
Romanya'da geçen yarım sezonun ardından ülkemizde takım çalıştıran her rumen hocanın ülkesinden futbolcu transferi adeti gereği Gigi Multescu tarafından Samsunspor'a kazandırıldı.Samsunspor'a geldiğinde Dünya Kupasında yarı final oynamış bir takımın kalecisi ünvanına sahip 28 yaşında tecrübeli bir kaleciydi.Kel kafası,sinirli bakışları ve iri cüssesi ile herkezin dikkatini çekiyordu.Timofte,Radicioui,Damaschin,Vaiscovici ile beraber Samsunsporluların hala unutamadığı o efsane kadronun üyelerinden biriydi.Ülkemizde sanki 5-6 yıl kalmışcasına zihinlerde yer edinmişti.Halbuki 1 sezon boyunca 31 maçta forma giyip ülkesine bir diğer Bükreş takımı Steaua'ya transfer olmuştu.Ülkemizde Saffet Sancaklı ve Sergen Yalçın'a nasip olan 3 büyüklerde oynama şansı Romanya'da da Stelea'ya nasip olmuştu. Steaua'da 30 yaşında tecrübeli bir kaleci iken tekrar İspanya'nın yolunu tuttu ve Rumen futbolculara anlamsız bir ilgisi olan Salamanca'ya transfer oldu.1997 yılında La Liga'ya yükselen Salamanca dönemin en başarılı rumen futbolcularını tek tek toplamış Stelea ile beraber Munteanu,Popescu,Stinga ve Marinescu'yu kadrosuna katmıştı.Fakat bu rumenlerin her biri klübün La Liga'dan düşmesinin ardından ayrılmış kadroda tek kalan Rumen Stelea olmuştu.
2001-2002 sezonu başında Galatasaray'ın başına geçen Lucescu,Multescu misali Taffarel'den boşalan kaleye onu geçirmek istemişti.Fakat o zaman 33 yaşında olan ve İspanya 2.liginden transfer edilecek bir kaleciye Galatasaray yönetimi sıcak bakmamış,Stelea yerine Mondragon'u transfer etmişti.O dönem Galatasaray'a transferi gerçekleşse belki de futbol hayatını burada noktalamak zorunda bırakılacak olan Stelea o yıldan sonra ülkesinde yine Bükreş takımlarında,Otelul Galati'de,Yunanistan'da Akratitos'da forma giydi.42 yaşına gelmesine rağmen hala futbol hayatına Braşov'da devam ediyor.

90lı yıllarda ligimizde oynamış,zihinlerde yer edinmiş yabancı kalecilerden biriydi Stelea.