28 Haziran 2010 Pazartesi

Waka waka Eeeee?

Eee Blatter dayı? 1 metre içeri düşen top gol değil, 2 metre ofsayt Tevez ve gooooool! Nası olucak Platini amca? Hadi Henry'in elini kolunu kayırdın bunlar ne olacak? O Roberto Rosetti ki Avrupa'nın en önde gelen hakemlerinden biri olarak gösteriliyor, yardımcısıyla o kadar istişare etti, o kadar göz ucuyla dev ekrana baktı ".mınıskim osfayt mıymış lan!" diye eeee? Rosetti tribünden bi Güney Afrikalı kardeşimize sorsa "Abi valla kabak gibi ofsaytı vermedin" derdi yahu. Karar devam. 2-2'ye maçı getirebilecek olan İngiltere fark yedi, elendi. Belki kafa kafaya 90 dakika oynayabilecek Meksika kafadan teslim edildi Arjantin'e.
Bence FIFA topun içine sensör falan koymayı bıraksın, acilen bu işlere çözüm bulsun. Göz göre göre takımların hakları yenmesin. Ya her çizgiye hakem koysunlar ya da görüntü ile karar verme konusunda çalışma yapsınlar. Güney Afrika'da taraftar vuvuzela çalmaktan başı döndüğü için ses çıkaramadı ama Avrupa'da klüp maçlarında benzer hadiseler yaşanır da dev ekrandan kabak gibi görünen goller, ofsaytlar, penaltılar çalınmaz oyun devam ettirilirse o taraftar sahaya iner. Aman diyim.

18 Haziran 2010 Cuma

Değişen Fransa Değişen Futbol

80ler 90lardan sonra 2000lerin başında o topun ayağına yakıştığı oyuncuların yerini 100 mt. koşucusu gibi atletik, top tekniği zayıf, en iyi istatistiği maç boyunca koştuğu km. olan oyuncular aldı artık.

Bence futbolda yakın geçmişteki en büyük değişim oyuncuların fiziksel profillerinde oldu. Savaşan oyuncu adı altında takımlar sadece koşabilen, kazandığı topu yanındaki arkadaşına aktarmaktan başka top ile aksiyonu olmayan, adam eksiltemeyen, şut atamayan, oyun kuramayan oyunculardan kurulu hale geldi.

Bunda en büyük etkiyi İngiliz ve Fransız klüpleri ve tercihlerini bu yönde kullanan menejerler yaptı. Dün oynanan Fransa maçı bu konuyu aklıma tekrar getiren maç oldu. Çok üst düzey olmamasına rağmen teknik yönünü daha fazla kullanan Meksika, tamamen fizik güce dayalı oyuncular ile donatılmış Fransa'yı 2 golle geçti. Halbuki bundan 10 yıl öncesinde Zidane, Deschamps, Petit, gibi teknik kapasitesi bugün aynı mevkide oynayan haleflerine göre çok daha fazla olan oyuncular sayesinde Dünya Kupasını kazanmıştı. Bugün ki Fransa milli takımına göz attığımızda 98 DK kazanan kadronun teknik özelliklerine yakın tek oyuncunun Ribery olduğunu, bütün takımın onun taşıyacağı toplara bel bağladığını ama onun da ne Platini, ne de Zidane ayarında olmadığını görebiliyoruz. Sömürge ülkelerden göçmüş yahut oradan keşfedilmiş gençlerin Avrupa'da (özellikle Arsene Wenger vasıtası ile Arsenal'de) sivrilmesi ile milli takım antrenörleri de tercihlerini bu yönde kullanır oldu. Buna kısmen İngiltere milli takımını da dahil edebiliriz.

Bu durumdan daha önce muzdarip olan Almanya ise sorunu aşmış gibi görünüyor. Her zaman disiplinli, düz, insiyatif kullanmadan haddini bilerek oynayan oyuncular yetiştiren Alman milli takımı 90larda ve 2000lerin başında kreatif oyuncu sıkıntısını en çok yaşayan ülke idi belkide. Fakat milli takım kapılarının göçmen oyunculara da açılması ile beraber "Alman disiplini ile yetişen" oyunculardan farklı olarak oyuna ağırlığını koyan, insiyatif alan, teknik kapasitesi yüksek, adam eksiltmek için çaba gösteren oyuncuların dahil olması ile Almanya an itibari ile görüldü ki Avrupa ekiplerinin bu yönde en zengin takımı.

Yine coğrafyasında yetişen futbolcuların özellikleri itibari ile Gana, Kamerun, Nijerya, Fildişi Sahilleri gibi ülke milli takımları da bu turnuvada kaybetmeye mahkum gibiler. Zira oynadıkları maçlarda çoğunlukla final pası ve son vuruşlarda büyük eksikliklerinin olduğu ve bu eksikliklerin dönemsel değil yetiştirildikleri mentalite ile alakalı olduklarını gördük. Turnuvada futbolu fiziksel yönü ile oynamaya çalışan ve oyuncu seçimlerini bu yönde yapan takımlar seyir zevkini kısıtlayan, hatta yok eden takımlar olarak dikkat çekiyor.