6 Şubat 2016 Cumartesi

Pivotların Sezonu

Rus mafyası gibi gelip dayak yemiş Ivan Dragon gibi memleketine dönen Beschastnykh'i saymazsak, son 20 yılda ülkemize gelip verim alınamamış çok fazla pivot santrafor hatırlamıyorum.

Belki biraz Rune Lange, biraz da Ali Lukunku. Talihsiz transferlerdi. Fakat 15 gol üzeri skor üretip hem tablolarda hem kalplerde iz bırakanlar saymakla bitmiyor.


2000lerin başında Kennet Andersson, Hooijdonk, Jardel ve Carew zihinlere kazınan "uzun adamlar" idi. 90'ların statik pivot santraforlarından sonra ikinci nesil pivotlar, yani tabiri caiz ise "ayağı top da yapan" daha sprinter, daha atletik santraforlar gelmeye başladı. Bunlarda en tipik örneği, 3. Fatih Terim döneminin en çalışkan oyuncularından Elmander idi. Attığı gol sayısı bunun aksini gösterse de şampiyonlukta payı muazzamdı.


2000'li yılların sonuna doğru Anadolu takımları bile tercihlerini uzun santraforlardan yana kullanmaya başlamışlardı. Vittek ve Makukula gibi yüksek oyuncular kısa sürede muazzam skorlar kaydettiler. Tabi bu sınıfa dahil edebileceğimiz Marc Janko gibi bence "muazzam" potansiyelini çeşitli sebeplerle sergileyememiş ve Futacs gibi henüz şansı bitmemiş olsa da hünerlerini gösterememiş oyuncular da olmadı değil.

Şimdilerde bu ekolün uluslararası düzeyde en son temsilcisi olarak gördüğüm Cardozo, yeni nesil "İbrahimovic" modeli uzun ve sprinter santrafor Gomez ve yine bu sınıfa sokabileceğimiz Fernandao.



Fernandao'dan hem skor hem de gelir anlamında oldukça faydalanan Bursaspor Tomas Necid'i transfer ederek transfer sezonunun kendi adına en doğru işini gerçekleştirdi. Şu an attığı gol sayısı ve muhafaza ettiği performansı sayesinde ligde para-performans oranı olarak Rodallega ile başı çeken oyuncu benim nezdimde. Vaktiyle Ankaragücü forması giyerken yarım sezonda inanılmaz işler yapan ve Dünya Kupası'nda Slovakya formasıyla adeta destan yazan Vittek'ten sonra Tomas Necid'i de Çek Cumhuriyeti ile Euro 16'da bonservisini 3'e 5'e katlarken izleyebiliriz.


Pivot santrafor konusunda takımlarımız yüzlerini Edirne'den dışarıya çevirdiklerinde büyük oranda müspet sonuçlar almışlar. Ya içeride? Yerli pivot santraforlara uzunca bir süre "işte yeni Hakan Şükür" olarak baktık. Hüseyin Kartal, Ersen Martin gibi facia performanslara daha sonra Mehmet Batdal ve Batuhan Karadeniz gibi isimler eklendi. Aslında ligimiz oyun mentalitesi, iklim ve zemin şartları itibariyle her takımın bu tarz oyuncuları kulübesinde bulundurmasını gerektiriyor bence. Fakat neden yerli pivot yetiştiremiyoruz, neden her "dalyan gibi çocuğu" görür görmez stoper yapmak için debeleniyoruz bilmiyorum.



Transferde yetkin kişiler son 4-5 yılda ligi forse eden, rakamlarla damga vuran hücumcuları azıcık incelemeliler. Transfer komitelerinin ve teknik adamların skor anlamında bu kadar net işleyen bir formül varken inatla sürdürdüğü "dikine oynasın, sert vursun, küsmez kırılmazsa kanatta da oynasın" yaklaşımı hastalıklı bir yaklaşım. Santrafordan "İsviçre Çakısı" olmaz. Yabancı kuralının da sonuna kadar esnediği ortamda artık bütün işi "gol" olan adamlara yönelmek lazım geliyor.


Hiç yorum yok: